Erdoğan'ı çevreleyen kötülük

Gücünü dünya Müslümanlarının sevgisinden ve Türkiye'deki halkın desteğinden alan Recep Tayyip Erdoğan'ı efsanevi bir lider olarak değil de durdurulmuş kötü bir adam olarak tarihe gömmek isteyen şer güçlerin kurdukları tuzakların ardı arkası kesilmiyor.
Erdoğan'ı çevreleyen kötülük

Reis'i Koruyun

Gücünü dünya Müslümanlarının sevgisinden ve Türkiye'deki halkın desteğinden alan Recep Tayyip Erdoğan'ı efsanevi bir lider olarak değil de durdurulmuş kötü bir adam olarak tarihe gömmek isteyen şer güçlerin kurdukları tuzakların ardı arkası kesilmiyor.

Bu tuzakları kuran entrika uzmanları o kadar profesyoneller ki siz kurdukları bir tuzağı görüp ona göre pozisyon aldığınızda bunun aslında diğer bir tuzağın yemi olduğunu fark edemiyorsunuz.

Buna benzer durumları yakın zamanlarda da gördük;

mesela kullanım süresi dolan ve geleceğe dair planlarında yer vermedikleri Ergenekon yapılanmasını karşımıza dikerek onlarla verilen mücadelede gülen cemaatinin güvenimizi kazanmasını ve aramıza sızarak büyük bir güç sahibi olmasını sağladılar, sonrasını biliyorsunuz, defalarca yazıldı çizildi..

Gülen cemaatinin en büyük hatası içine sızabildiği halde Akparti'ye içeriden değil de dışarıdan saldırmasıydı.

Cumhuriyet mitingleri, dijital muhtıra, muhalif sokak eylemleri, ekonomik yıpratma, yolsuzluk iftiraları, terör vs gibi dışarıdan yapılan bütün saldırıların başarısızlıkla sonuçlanması üst akılda taktiksel bir değişikliğe sebep oldu.

Yeni plana göre Akparti ve dolayısıyla Tayyip Erdoğan içeriden yıkılacaktı.

 Küresel güçler kullanacakları kişilerin önce zaaflarını tespit eder sonra da onları bu zaaflarından yakalayarak kullanırlar. Bu işi o kadar güzel yaparlar ki çoğu zaman kullanılan kişiler kullanıldıklarının farkına varamaz ve davalarına hizmet ettiklerine inanırlar.

Ahmet Davutoğlu da başbakan olacağı öngörülebilen bir kişiydi ve maalesef bazı zaafları da vardı.

İyi bir insan, iyi bir stratejist samimi bir Müslüman'dı ama teşkilatçılık ve siyaset konusunda tecrübesi yoktu, minnet duygusu da zaaf olarak kullanılabilecek derecedeydi.

Tayyip Erdoğan'ın teveccühünün de etkisiyle kazandığı saygıyı hak ettiğini kanıtlama hırsı da vardı ki bu da üst akıl tarafından kullanılabilecek en büyük zaafıydı.

Henüz başbakan olmadan önce, eski dostlukları, özellikle de bazı önemli isimlere karşı minnettarlıkları kullanılarak etrafı kuşatılmaya başlandı. Başbakan olduktan sonra da çalışma ekibi büyük oranda bu kişilerden oluştu.

Bu ekiptekiler, gördüğü saygıyı hak ettiğini ispatlamak isteyen hoca'yı reis'in yapması gerekenleri kendisinin yapacağı şekilde yönlendirerek reis'in hoca'yı ayak bağı gibi görmesini ve ondan soğumasını sağladılar.

Parti içinde de hakimiyeti ellerine almaya çalıştılar ama nedense bunu o kadar aleni yaptılar ki normal şartlarda böyle bir girişimden haberi olmaması gereken kişilerin hepsi her şeyden haberdardı.

Bu ekip bürokraside de bariz sorunlar çıkartıyor ve güçlü çevrelerin nefretini kazanıyordu.

Nihayetinde ortam gerildikçe gerildi ve reis duruma el koyarak hükümeti değiştirdi ama içeride neler olduysa bu doğru hamle de usulünce yapılamadı.

Tayyip Erdoğan'ın dışarıdan vurularak yıkılamayacağı daha önce birçok kez tecrübe edilmişken birkaç danışman ve bürokratın başını çektiği bir güruhun saldırmasıyla bu işin olamayacağını, Akparti'yi ele geçirseler bile Tayyip Erdoğansız bir Akparti'nin bir hiç olacağını, hele ki böyle bir darbe girişiminden sonra Reis'in yeni bir partiyle çok daha güçlü bir lider olabileceğini sıradan akıllar bile düşünebilirdi.

Buradan yola çıkarak düşünebiliriz ki Hoca'nın ekibindeki bazı isimlerin paralellerle çok da gizli olmayan bir şekilde irtibat kurmalarının, sağda solda herkesin kulağına gidecek şekilde Reis karşıtı konuşmalarının, Reis'i ve Reis'in sevenlerini rahatsız eden daha bir sürü icraatlarının sebebi kendilerine karşı reisçi bir cephe oluşabilmesine zemin hazırlamaktı.

Bu sayede istedikleri isimler sağlayacakları istihbarat ve yapacakları savunma girişimleriyle reis'in veya yakın ekibinin güvenini kazanabilecek ve mahrem mesafeye sızabileceklerdi.

Görevi itibariyle hocacı cephede görünen bazı önemli isimlerin bertaraf olması da bu taşla vurulan bir diğer kuş olacaktı.

Sızan isimlerin kimler olduğunu bilmiyorum, mevzu bahis Reis'i ve davayı savunmak olduğu için siyasetçilerden gazetecilere kadar gerçekten samimi birçok isim de kullanılarak bu kişiler perdelendi ve muhtemelen şu an içerideler.

Böyle bir ihtimale önlem olarak bu süreçte öne çıkan siyasetçi, bürokrat ve gazetecilerin en iyimser bir tavırla süreç öncesi pozisyonlarına döndürülmeleri gerekir. Kim bilir belki de şu an dış politikada atılması düşünülen ve içeride bizi çok zor durumda bırakacak gibi görünen adımlar da onların fikirleridir.


Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda en çok ihtiyaç duyduğumuz unsurlardan biri olan medyamızın en çok birlik olması ve tek vücut halinde hareket etmesi gereken bu zamanda birkaç gazetecinin aralarındaki şahsi kavgalar sebebiyle koca medya kuruluşlarının birbirlerine düşmeleri de hiç masum görünmüyor.

Bu olanlar yukarıda bahsettiğimiz operasyonun medyaya yönelik bir parçası olabilir.

Hangi grupta olursa olsun bizim cenahtan birine sataşan gazetecilere kötü niyetli olduğu ihtimaliyle muamele edilmelidir, yoksa birkaç kişinin şahsi kavgaları büyüyerek en önemli silahlarımızdan biri olan medyamızın en lazım olan zamanda tutukluk yapmasına sebep olacaktır ve bizim özellikle bu günlerde böyle bir lüksümüz yok.. selam ve dua ile..

https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 02:01 tarihinde yazdırılmıştır.