17 sayısının gizemi ve Erdoğan

Tek hedef
17 sayısının gizemi ve Erdoğan
Anayasa Mahkemesi'nin kararı, MHP'deki muhaliflerin çıkışı, CHP'deki HDP yanlısı tutum, HDP'deki CHP ipine sarılma arzusu, AK Parti bünyesindeki gizli muhalifler... Bu denklemin yakınından geçmeye çalışınca herkes isim soruyor. İsim yazmak kolay. Zor olan oyunu görmek. Ben oyunu anlatmaya çabalıyorum. Tayyip Bey yine hedef... Başından beri tasfiye etmek istedikleri ancak bir türlü yapamadıkları Erdoğan yine yukarıda saydığım denklemi kurup yönetenlerin hedefinde... Bu kez daha büyük ittifakla hem de...

Bir arkadaşımın yazdığı gibi...


Sultan Vahdettin ayın 17'sinde ülkeden ayrıldı.


Türkiye NATO'ya ayın 17'sinde katıldı.


Adnan Menderes ayın 17'sinde idam edildi.


Turgut Özal ayın 17'sinde öldü-öldürüldü!


Eşref Bitlis'in uçağı ayın 17'sinde düştü.


AK Parti'yi kapatma davası ayın 17'sinde başladı.


Devleti sarsan en büyük operasyon 17 ARALIK'tı...


Ve Ankara'yı sallayan bomba da 17 ŞUBAT'ta patlatıldı...

 


17 ile ilgili çok ilginç tesadüfler vardı. Bakınca görürsünüz! Ama bu kadar önemli olay 17'de buluşuyorsa insan "Neden 17?" diye sormadan edemiyordu...


Ankara'daki son saldırı DEVLETE doğrudan mesajdı. Büyük devletlerden Ankara'ya... Zaten bu patlamadan sonra Anayasa Mahkemesi bu iklimden uzak kalamazdı. Kararını verdi. Peki üyeler bilmese de bu karar ne anlama geliyordu? Ya da buradan nereye ulaşılmak istenecekti? Üzerinde durulması gereken bu! Yine isim vermiyorum. Pek çoğunu yakından tanıyorsunuz. Bildik simalar. Yan yana hepsi. Etkileri de var. Dışarıdaki bağlantılar da hatırı sayılır düzeyde...


Bu ekibin içinde işadamları, gazeteciler, yer altına inen gizemli yapılar, devlet görevlileri, Ankara'da yaşayan özel isimler, yabancılar var. Uzun zamandır hazırlanıyorlar. MİT TIR'ları milat oldu bunlar için... Ankara'da MİT TIR'ları hazırlandı.


Yola çıktı. Büyük devletlerin at koşturduğu bölgeye inmek ve var olduğumuzu göstermek için...


Ama bir devlet görevlisi, MOBESE olmayan kör bir noktadan ADANA'yı arayıp harekete geçirdi. MİT TIR'ları, içindeki MİT görevlileriyle birlikte durduruldu. Asker kökenli MİT'çiler askerler tarafından dövüldü. Yere yatırıldı. Kimliklerini göstermelerine rağmen sözünü dinletemedi.
Ankara'nın içinden birileri, Ankara'nın verdiği kararı biçmek istiyordu. Konu yargıya taşındı.


TIR'ları çevirenler görevlerinden alındı. Hatta TIR o bölgeye gelinceye kadar bölgede görev yapan bir ASKERİN tutumu herkesi şoke etti.
Ağzından sayıyla söz çıkan isim o gün görenlerin ifadesiyle canavara dönüşmüştü. Esiyor, gürlüyor, kimseyi dinlemiyordu. Acaba EMİR başka yerden mi geliyordu!


Bilmiyorum! MİT TIR'ları o gün KAYIT ALTINA alınmak için durduruldu.


Günü geldiğinde yurt dışına da çıkartılan kayıtlar tazelenip önümüze getirilecekti. TIR'lar durdurulduktan sonra başlayan ve zaman zaman sert esen rüzgar, "Türkiye DAEŞ'e yardım ediyor" fısıltısını getirdi. Bu fısıltı bazen yaygaraya dönüştü. İçerideki yapı zaten o günü kayıt altına almak için oradaydı. Aldılar ve yaydılar.


Gezi ile Oslo ile 7 Şubat ile 17 Aralık ile götüremedikleri Erdoğan'ı tasfiye etmek için yeni bir yol aranıyordu!
Emir dışarıdan geliyor ve içeridekiler rollerine sonuna kadar sahip çıkıyordu!
İçeride rol alanları günü gelince sayarız.


Netleşsin biraz! Hepsi belli... Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri bilmese de TIR'ları durdurup arayan AKIL ya da GÜÇ şimdi SURİYE CEPHESİNDE Ankara'nın canını sıkacak bir gedik açtı! Mahkemenin kararını gazeteciler üzerinden okumayın. Olay çok daha büyük... Suriye'de MÜSLÜMANLAR'ı bombalarla öldürenler Türkiye'de de Müslüman bir lideri Müslümanlar tarafından tasfiye etmek istiyordu.


AK Parti'yi kapatma davası sırasında MARK PARRIS Zaman gazetesine verdiği röportajda "Kapatma ihtimali büyük. Ben kapatılacağını düşünsem de son günlerdeki hareketlilik kapatılmayacağı yönünde... Zaten davanın temelini hasım medyanın iddiaları oluşturuyor..." diyordu.


Yani "Yalanları" diyordu! Birileri devreye giriyor ve parti kapatılmıyordu! KAPATMA DAVASI nasıl hukuki bir dava değilse MİT TIR'ları olayı da hukuki değildi. Siyasiydi. Mahkemeler üzerinden sonuç almak isteyen bir AKLIN işiydi! Eski Türkiye'yi dizayn etmek isteyenlerin sık sık başvurduğu bir metottu! Suriye politikası üzerinden, PYD-YPG üzerinden birileri Erdoğan'a karşı harekete geçti. Sınırlarımızın içinde sonuç alamayanlar dışarıdan gelecekti.


TIR'la saldıracaklardı. Erdoğan'ı ve Ankara'yı teröre destekten mahkum etmek için yürüyeceklerdi. Bırakın BAŞKANLIĞI, Cumhurbaşkanlığında oturtmamak için hücum edeceklerdi.


Bunun öncesinde de MHP, HDP ve CHP'de balans ayarı yapılıyordu! Devlet Bey bütün krizlerde MİLLİ rol alırdı.
Savrulduğu noktalar olsa da kimse Devlet Bey'in yerini sorgulamazdı.


Deniz Bey de öyle... Ancak TIR'ların karşısına dikilen yapı, gazeteler, bazı yayınlar, bürokratlar, sermaye, siyasiler Ankara'nın Suriye politikasını ve Kürt meselesindeki tavrını beğenmiyordu!


Bunlar Washington merkezli adımların çok sağlıklı olduğuna inanıyordu!


Erdoğan ise masada kuvvetli olmak için önce içerisini temizlemek istiyordu. Washington'la birlikte yürümek isteyenlerin böyle bir amacı yoktu. Erdoğan "Güçlü Türkiye!" dedikçe birileri "Ne gereği var!" diye ortaya çıkıyordu! Çoğu da görünmemek için el altından destek atıyordu. Türkiye'nin kimin tarafından, nasıl ve ne şekilde yönetildiği hiçbir büyük gücü ilgilendirmez.


Onlar DIŞ POLİTİKADAKİ DENGEYE ANKARA'nın UYUP UYMADIĞINA BAKAR! Ankara son dönemde yüksek sesle "Önce Türkiye!" dedi.Bu yabancıların pek alışık olduğu bir tutum değil.


Bu nedenle özellikle Amerika son bir kez daha masada anlaşmak için gelecek.


Eğer anlaşma olmadan masadan kalkılırsa bütün gücüyle içeriyi karıştırmaya çalışacak. Ben gördüklerimin bir kısmını yazıyorum. İşim bu! Muhalefetteki kıpırdama ile hissetmediğimiz bazı odaklardaki hareketliliğin nedeni bu! Bu ülkede bir yerlerden İŞARET bekleyen o kadar çok isim var ki!


Türkiye kendi çıkarını korumaya çalıştıkça adamlar MAHKEMELER üzerinden çullanacak! NET! Ellerinde tuttukları kayıtları kullanmak için yüklenecekler! Ve dikkat edin yine Erdoğan'ı bertaraf etmek için gelecekler.


Başka kimseyle bir dertleri yok!


Dikkat edin, izleyin... MAHKEME dönemi başladı! Saldırılarla götüremediklerini kalemle halletmek isteyecekler... Not düşeyim istedim... Devam... Cerattepe'yi ve 50 milyar dolarlık altın rezervini yazınca bir dostum mesaj attı.


Çok akıllıca bir yol gösterdi. Okuyalım... "Bergama Akın İpek'e verilmeden önce çok söyledim. Dinleyen olmadı.


Böylesine ciddi rezervlerin özel sektöre verilmesinin bir anlamı yok. Devletin menfaati Bergama'da YÜZDE 8'di! O da firmanın keyfine kalıyordu. Ne kadar ürettiğini söylerse onun üzerinden YÜZDE 8 devlete kalıyordu. Oysa devletimiz ne kadar değerli ALTIN MADENİ varsa hepsini bedellerini ödeyerek DEVLETLEŞTİRMELİ. Ne harcanmışsa parasını vererek geri almalı...

Alınan madenler mesela ETİ HOLDİNG altında bir araya getirilmeli.
Az bir maliyetle işletmeler karlı hale getirilmeli. Zaten bunu yapan şirketin dünyadaki değeri birkaç yüz milyar doları bulur. Bir de bu şirketin belli bir bölümünü halka açtın mı oradan da milyarlarca dolar gelecektir..."


Akla yatkın değil mi?

https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 01:45 tarihinde yazdırılmıştır.