Soma’da Sol ve Cemaat

13 Mayıs 2014 günü Manisa Soma’da şu ana kadar 283 işçinin hayatını kaybettiği maden faciası üzerine aslında sadece susmak ve yas tutmak gerekiyor.
Soma’da Sol ve Cemaat Daha içerde olan ve hayatları ile ilgili bir umut olmayan onlarca madenci var.

Vefat eden madencilerin her birinin acılı ailesi feryatlarla bağrını dövüyor.

Yatarken kalkarken bir dakika bile insanın aklından çıkmayan ve kan yerine acısı damarlarda akan bu olay henüz sıcakken gündeme getirilecek her şey anlamını yetiriyor.

Ancak bu özel zamanlarda bile bazı sınıfların, elim Soma olayını kendi ideolojik amaçlarına ve beklentilerine basamak yapması karşısında bir iki kelime söylemeli.

Geri kalan olaylar dizininin tamamını detay görmek gerekir.

Hükümetin tutumu, muhalefetin yaklaşımı, iş güvenliği şartları, gazetelerin yaklaşımları, yazarların iniş çıkışları, müşavirinin akıl almaz tekmesi, anlamsız market olayı, gereksiz savunma psikolojisi, başarısız sunum metinleri hepsi birkaç gün sonra unutulacak rutin ve olağan detaylardan ibaret. Ama temel bir stratejiyi daha fazla geciktirmenin anlamı yok.

Soma Sol’un miladı olmalı.

Toplum ile Sol arasındaki ilişki Soma ile tamamen bitmeli, bitirilmeli.

Kati bir duygusal kopuş yaşanmalı.

İslamcılık, Sol ile bütün bağlarını ve ilişki biçimlerini kararlı bir şekilde koparmalı.

Sol artık “bizden” tamamen uzak olsun!

Bütün ideolojik, tarihi, ahlaki, ekonomik, devrimci değerlerini toplayıp gitsinler!

Çünkü neredeyse tüm yapıları ve unsurları ile kendilerini “biz” olgusuna karşı düşmanlaştırdılar.

Bugün, hala, Yeni Türkiye serüvenini, yumuşak devrim sürecini, demokratik dönüşüm mücadelesini, barış ortamını şeytanlaştırmak için onlarda daha fazla çaba sarf eden yok.

Nasıl oluyorsa onlardaki kin başka hiçbir yapıda, sınıfta ve bireyde yok.

Dönemi kapanmamış olsa tartışmasız olarak her şeyi hiçe sayacak ellerine silah alacaklar.

Savundukları değerleri bir bir gerçekleştirme yolundaki demokratikleşen yeni Türkiye’ye karşı amansız savaş ilan edecekler.

Türkiye’nin yakın döneminde yaşanan bütün olaylara projektör tutulduğunda görülüyor ki hepsinin en önünde solcular var.

Yakıp yıkıyorlar, yalan yanlış davranıyorlar, acımasızca saldırıyorlar, hiçbir değeri önemsemiyorlar, olumlu hiçbir gelişmeyi dikkate almıyorlar, eski jargonların köleleri olarak gözlerini kapkara yapıyorlar.

Suratlarına yükledikleri ifade ne kadar anlamsız ve ürkütücü!

Sahi onlara bu ülkede kim ne yaptı?

Türkiye’de Sol neden halkına bu kadar yabancı?

Sol neden bu kadar agresif? Neden bu kadar öfkeli?

Türkiye de Sol ağır şizofreni hastası oldu.

Gelinen noktada istisnai, ayrı düşen formları çok önemsemeden bir genelleme yapma ihtiyacı doğuruyorlar.

Şimdi de Soma’dalar.

Bütün gerçeklikleri ters yüz etmekte üstlerine yoktur.

Farklı şehirlerden toplanıp gelerek Soma’nın en yaslı günlerinde provokasyon yaparak ne yapmaya çalışıyorlar?

Davranışlar, tutumlar ve söylevler daima ‘kutsal’ bir amaca hizmet eder.

Bunlar anlamsızlaşırsa olduğu yerde bırakılır.

Sol’un bu tanımsız reflekslerinin tek bir açıklaması olabilir.

"İdeolojik mastürbasyon."

Bir zamanların entelektüel, sanatçı, estetik, onurlu, mücadeleci, devrimci, sosyal adaletçi, özgürlükçü, özverili, ilerici, antiemperyalist, evrensel Sol’unda artık hiç eser yok.

Türkiye’de Sol kendini bitirmek için elinden gelen her şeyi yaptı, yapmaya devam ediyor

Dönüşen Türkiye’ye karşı yapılan her eylemi organize ediyorlar, en aktif savunucusu oluyorlar, karşıdan izleyene ellerinde gelse bir kaşık suda boğacaklar algısı veriyorlar.

Kinleri öylesine ruhlarını teslim alıyor ki "üst Cemaat’le" işbirliğinde sakınca görmüyorlar.

Belki de burada hasbi ve kesbi bir kardeşlik söz konusu.

Çünkü her iki yapıda ki kin, nefret, manipülasyon ve akıl tutulması aynı.

Gazetelere, televizyonlara, matbuata, mizah dergilerine, dizilere, sinemalara, sanat platformlarına, köşe yazarlarına, siyasetçilere ve sivil toplum kuruluşlarına, derneklere, vakıflara ve protestocuların tamamına bakın bağıran çağıran, öfke saçan ve izansız saldırgan olanların hepsi ya eski Solcu ya da "üst Cemaatçi."

Öfkeden akıllarını, vicdanlarını ve değerlerini yitirmişler.

13 Mayıs 2014 de aslında iki göçük oldu.

30 Mart 2014 de Cemaat hareketinin başına gelen göçüğe benzer bir göçük maden faciası ile aynı tarihte Sol’un da başına geldi.

Soma ile Sol paradigma olarak geri dönülmez bir şekilde göçüğü altında kalmıştır.

Daha içerde olan ve hayatları ile ilgili bir umut olmayan Sol platformlar var.

İslamcılık eski günlerin hatırına da olsa dönüp geriye asla bakmamalı.

Sol bitti.

Sol’un nostaljisi de silindi.

Bugüne kadar işçi ve özgürlük metaforu ile kendini gelecek günlere taşıyan kompleks yapı yine bir işçi istismarı esnasında gerçekleşen büyük göçük altında kaldı.

Bunu kendi elleriyle yaptılar.

Sentetik özgürlükçüler kurtulamadılar.

Ömer Altaş - Haber 10

https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 07:11 tarihinde yazdırılmıştır.