Koca ülke 'Dijital kobay kampı'na dönüşür mü?
"Türkiye’nin internet popülasyonunun yüzde 31,10′u Twitter kullanıyor ve bu rakam da Türkiye’yi Twitter’da dünya birincisi yapıyor." Bu birinciliğin faturası ağır olabilir
"Türkiye'nin internet popülasyonunun yüzde 31,10′u Twitter kullanıyor ve bu rakam da Türkiye'yi Twitter'da dünya birincisi yapıyor. Türkiye'nin Twitter kullanıcı sayısı ise 11 milyon 337 bin 505. Bu arada Türkiye'nin ardından 5 ülke Japonya, Hollanda, Venezuella, Filipinler ve İngiltere sıralanıyor." İzmir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yakın'ın tespiti geçen haftanın gündemi arasında kaybolup gitti.
Türkiye'nin sosyal medya kullanımında Brezilya, Rusya, Endonezya, Hindistan ve İngiltere'yi geride bırakarak ABD'nin ardından ikinci sırada yer alması, kimseyi şaşırtmamış olmalı ki, bu haber üzerine bir tane analiz görmedik. Oysa hem teknoloji açısından gelişmiş hem de nüfusu Türkiye'den fazla olan Japonya'yı geride bırakmış olmamız, üzerine kafa yorulmayı hakeden bir mesele olmalı. Nihayetinde "sosyal medya varken gazetelere ne gerek var" benzeri iddiaların tartışıldığı bir dönemde, bizzat Başbakan'ın "bela" olarak tanımladığı bir mecrada Türkiye'nin dünya sıralamasında üst sıralarda yer alması nasıl yorumlanmalı? Twitter gibi sosyal mecraalar, bakmasını bilen gözlere muazzam bilgi akışı sağlayabilir. İnsanların kendi elleriyle teslim ettiği verileri "çıkartmasını" ve işlemesini bilenler, öyle cevherler keşfediyor ki, nihayetinde "sanal alem" fiziksel (ve hatta metafizik) dünyayı etkileyebiliyor. Örneğin geçtiğimiz yaz ayında ABD hükümetinin gerçekleştirdiği "Kuantum sıçrama" isimli siber tatbikat bu konuda uygulama açısından önemli bir örnek. Kimi şirketler bir ulusun duygusal haritasını bile çıkartabildiğini iddia ediyor. O verileri okuyup, yorumlamak aynı zamanda "yazmanın" da önünü açıyor. Gündemi sanal olarak takip edilebilen bir toplumun, nokta vuruşları yapılarak gündemi değiştirilebilir mi? ABD'nin bu konudaçalışmaları olduğu biliniyor. Neden olmasın? Varsayalım ki kısa vadede sanal alem üzerinden siyasetin gidişatı etkilenebiliyor olsun. Uzun vadede ne gibi etkileri olur? Yıllardır kağıdın dolaşımdan kalkacağı öngörülüyor ama yazılı basın tüm tahminlere rağmen ısrarla hayatta kalıyor. Büyük umutlarla açılan "tablet" gazeteleri birbir kapanıyor. Belli ki kağıdı elinde hissetmeye alışmış eski nesiller, kolay kolay gazetelerini kaptırmaya niyetli değiller. Oysa iletişimini 140 karaktere sığdırmaya alışmış, kağıda yabancı yeni nesiller, kehanetin gerçekleşmesinde baş rol oynayabilir. Teknoloji devlerinin bütün umudu onlara bağlı! En uçuk teknolojik yenilikleri onların üzerinden dünyaya getirmeyi planlıyorlar. Bugün bile vücudlarıyla bütünleşmiş cep telefonları, yıllar sonra çip haline gelip beyinlere sokulmak istendiğinde, ilk onlar gönüllü olacak. Hatırlatmakda fayda var, bugün şirketler, devletlerin araştırmalarında etik sebeplere dayanarak yasal engeller oluşturduklarını iddia ediyor. Yani bıraksalar, neler yapılacak ama hala "geri kafalı"lar yüzünden istediklerini ulaşamıyorlar. İçlerinde bazıları sırf bu yüzden herhangi bir devletin egemenliği dışında kalmayı istiyor, açık açık. Medeniyetin teknolojiye eşitlendiği bir çağda, teknolojiye hükmedeneler (daha doğrusu hükmettiklerini sananlar) için Türkiye gibi ülkeler bu bakımdan büyük fırsatlar sağlıyor. Dijital iletişime kılcal damarlarından bağlı toplumlar, tüm kanallarıyla teknolojik "yeniliklere" dolayısıyla da kobaylığa açık hale geliyor. Yıllar sonra belki de son model cihazlar ABD veya Japonya'dan önce ilk olarak bu topraklarda piyasaya sürülecek. İnsanlar üzerindeki etkisi gözlemlenebilsin diye... https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 05:30 tarihinde yazdırılmıştır. |