Tuncel Kurtiz'in Ölümündeki Müthiş Sır!
Salih Tuna kaleme aldı...
Tuncel Kurtiz'in ölümündeki müthiş sır
Tuncel Kurtiz'in ölümünün ardından ulusal gazetelerin dünkü manşetlerinden bazıları böyleydi. İçlerinde 'Ne Yaptın Dayı' diyeni bile vardı. İsmet Özel o güzelim 'Esenlik Bildirisi' şiirinde, 'Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşı saygısız' demişti ya, aynen öyle.
Kardeşim ne demek 'Ne Yaptın Dayı'; adam öldü be, (ışıklar içinde yatsın ama) öldü! Kılıçdaroğlu dilinde söyleyecek olursak, 'Ölmek suretiyle vefat etti.' Gerçekten de 'Ne Yaptın Dayı' nedir Allah aşkına. Ne yaptı Tuncel Kurtiz, intihar mı etti? Zaten insan 77 yaşında intihar etmez. Dünyadan beklentisi kalmayan bir insanın edebileceği bir şey değildir intihar. Evet öyle, ne sandınız.
Bu dünyadan hiçbir şey ummadan onca yıl yaşamaya kim nasıl sabredebilir ki?! Ama sabır 'yaşamak' için lazım, 'uyumak' için değil. Albert Camus'un dediği gibi 'Vur patlasın, çal oynasın yaşamak, sanıldığı gibi, delice bir azgınlık değildir. Upuzun bir uykudur o...' Ve, ölüm bir uykudan uyanmak değilse, yaşam dediğin nedir ki?! Yanlış anlama, Tuncel Kurtiz'in sanatını / sanatçılığını, adamlığını falan istediğin kadar anlat.
Ona bakarsan, senaryosunu yazdığı 'Gül Hasan'dan Yılmaz Güney filmlerinde canlandırdığı karakterlere kadar nerde ne yaptıysa benim de takip etmeye çalıştığım bir sanatçıydı. Ferhan Şensoy'un 'Çok Tuhaf Soruşturma' adlı oyununu da sırf onun için iki kez izlemiştim. Lakin mevzu o değil. Her şeyden evvel 'sanatçı' dediğin bir ademoğlu öldü; bunu biraz tefekkür et; sonra yine geçersin 'hayatı ve eserleri' faslına, kaçmıyor ya! Hayır yani, nedir bu acele, bu panik, bu telaş? Neyden kaçıyorsun, ölümden mi? Hele şu 'Sanatçı Dostları Ne Dedi' kalemi yok mu, insanı ifrit eder. Riyakarlık diz boyu! Sevimsizlikler curcunası adeta.
Mesela, bu kalemde yer alanlardan biri, 'Demek ki öbür tarafta çok büyük bir oyun oynanıyor. Ustalara ihtiyaç var...' demiş. Ne kadar cıvık, ne kadar salakça! Sen sen ol kardeşim; 'müebbet zevzekliğe' mahkum olsan da böylesi bir zamanda espri veya nükte yapmaya kalkışma. Çünkü ölüm geldi mi oyunlar biter. Kapanır dünyanın perdesi. Ebedi hakikat başlar. Ölüm her daim inen mücmel bir ayet; bir dur, bir düşün, bir tefekkür et. Her nefs ölümü tadacaktır. Hiç kimse kaçamaz, mukadderattır bu.
Unutma; neye inanırsan inan, öldün mü anında 'olayın' biter. Mezarına şarap koymayı vasiyet etsen, kalkıp içemezsin. Boğaza nazır mezarın olsa, kalkıp seyredemezsin. Mezarına terlik koysan, sabah uyandığında giyemezsin. Seccaden olsa secde edemezsin. Herkesi eşitleyecek kadar adil, herkesin anlayacağı kadar yalındır ölüm. Mezara indirilirsin. Üzerine toprak atılır. Anan, baban, bacın, kardeşin, bütün dostların gider. Yapayalnız kalırsın.
Ölüm boş konuşmayı hiç ama hiç kaldırmaz. Daha evvel anlatmıştım; yeri geldi tekrar anlatayım: Kemal Tahir hapisteyken, cezaevi yönetimi ondan, idam edilecek bir mahkumu teselli etmesini ister. Merhum, idam mahkumunun yanına gider ama birkaç cümlecikten öteye geçemez, adeta dili tutulur. 'Bu dünyada söylenecek her söz geleceğe ilişkindir' der, 'Yarını olmayan, birkaç saat sonra ölecek olan bir idam mahkumuna söyleyecek hiçbir sözümün olmadığını anladım ve hücreyi terk ettim...'
Hülasa, ötelerin ötesine dair bir sözün yoksa bari sus, konuşma... Kenz ve infak konusunda en çarpıcı dünya kelamını bir meczup 'dilenciden' duymuştum: 'Fazla paran var mı abi' Dünyanın fani olduğunu da en çarpıcı şekilde rahmetli felsefe hocamız Buud Hayri Bey'den öğrenmiştik. Günlerden bir gün, 'Size müthiş bir sır vereceğim çocuklar' dedi ve etrafı iyice kolaçan ettikten sonra olağanüstü bir sırrı paylaşıyormuşçasına fısıldadı: 'Bu dünyada ölüm var. Hepimiz öleceğiz. Bunu sakın unutmayın!' https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 08:39 tarihinde yazdırılmıştır. |