Elimizi kim tutuyor?
Türkiye gölgeyi kafesleyebilecek mi?..
Türkiye tüm ilgi ve konsantrasyonunu “içeriye” çevirmiş durumda. Elbette ülkenin iç ve dış gelişmeler arasında güvenlik mimarisi açısından bir öncelik sıralaması yok ama yine de “ağrı neredeyse insanın canı orasıdır” prensibi işliyor.
Bu durum, İran, Irak ve Suriye özelinde ayrı bir zamanlamaya denk düşüyor. Her biri için ayrı gibi görünen dönüm noktaları, bütüne bakıldığında sanki Türkiye’nin “karışmaması” gereken bir süreci işaret ediyor.
SURİYE: Bir yandan ABD “muhalifleri silahlandırsak mı” tartışmasını resmi boyuta dökseler ve bunun aba altından sopa gösterme olup olmadığı bilinse de, Cenevre’ye giden yolda-ki o da uzadıkça uzuyor-Esad rejiminin gittikçe avantajlı konuma geçtiği görülüyor. Kuseyr’i ele geçiren Suriye ordusu, Türkiye sınırına yakın Halep’te taarruza başladı. Öyle ki muhalifler, “Cenevre ne işe yarayacak, tüm avantajlar Şam’ın elinde olacak” diye hayıflanıyorlar. Kısaca, Şam/Esad rejiminin yeni toprak ve stratejik nokta kazanımları hızla devam ediyor ve bu Türkiye’nin istediği bir durum değil!
IRAK: Bağdat yönetimi ile Kuzey Irak yönetimi kısa süre içinde hızlı bir yakınlaşma girişimi başladılar ve Başbakan Maliki’nin ziyareti, Barzani’nin iade-i ziyareti sürecinden ortak Bakanlar Kurulu’na kadar ilerlediler. Bunun toprak ve enerji konularında uzlaşı getireceği söyleniyor. Bu mekaniği hareketlendiren ise Maliki’nin ülkenin diğer tarafındaki, özellikle Sünni nüfusa karşı sırtını pekiştirme arzusu. Türkiye Irak’taki bu gelişmelerin hangisinden memnun, hangisinden değil?
İRAN: Bütün dengenin ana parametrelerinden olan İran’da tüm olası gelişmeleri etkileyecek bir seçim yaşanacak ama Türkiye’de bu seçimler gazetelere bile ancak pul kadar girebiliyor. Cuma günü yapılacak seçimde Hamaney’e yakın bir muhafazakârın kazanacağı neredeyse kesinleşti. Bu Türkiye’nin istediği bir şey mi aleyhine bir şey mi?
KIBRIS: Güney hattından gidildiğinde elbette Kıbrıs'a da bu tabloya eklemek şart. Hem Akdeniz enerji dengeleri hem Rum kesimi ve Yunanistan'daki ekonomik yıkım çözüme yönelik Türk hamlesini gündeme getirmişken, şimdi KKTC'nin iç parkeleri de yerinden oynuyor.
Peki bunların içeriyle yani daha açık ifade ile Taksim ile alakası ne? Uzun yoldan gitmeyi sevenler için ters açıdan bakılırsa bir ipucu ortaya çıkabilir? Türkiye’nin aleyhine olabilecek gelişmeler ise bunlar ve kim Türkiye’nin buralara karışmamasını istiyorsa, Taksim’de onun gölgesini yakalamak mümkün olabilir!
https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 05:07 tarihinde yazdırılmıştır. |