O konuşmanın öncesi var...

O konuşmanın öncesi var...
O konuşmanın öncesi var... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti 4'üncü olağan kongresinde yaptığı konuşmayı, iyibilgi okuyucuları için geçmiş açıklamalar ışığında bir kez daha, hassas bir okumadan geçirdik. İşte Erdoğan'ın kongre konuşmasında dikkat çeken dört nokta.
 

 

İsrail: "Akdeniz’de uluslar arası sularda insani yardım götüren gemilerimize saldıran ve 9 Türkü şehit eden İsrail bizden özür dilemedikçe, tazminat ödemedikçe Filistin üzerindeki ablukayı kaldırmadıkça İsrail ile ilişkimizi asla gözden geçirmeyeceğiz. Kıbrıs ve Karabağ meselelerinde ilkeli tutumumuzu sürdüreceğiz." Başbakan Erdoğan'ın İsrail'in hemen ardından "Kıbrıs ve Karabağ meselelerine" geçmesi, tesadüf değil. Hem Akdeniz hem de Kafkasya'da İsrail'in artan etkisini göz ardı etmeyen Erdoğan'ın İsrail ile olan ilişkilere daha geniş bir perspektif ve farkındalıkla ele aldığına işaret ediyor.

Suriye: İki hafta önce Saraybosna'dan İstanbul'a dönüşte uçakta gazetecilerle sohbet eden Başbakan, Rusya'nın Suriye tavrına dair diplomatik açıdan ağır bir eleştiride bulunmuştu: "Halkın istediği geldiği andan itibaren iş bitmiştir. Ama onlar kumanda edecekleri birini arıyorlar." Başbakan'ın kongrede aynı rahatsızlığı daha diplomatik bir dille ifade etmesi, Suriye konusunda Rusya ve Çin engelinin aşılamadığını gösteriyor: "Çin’e Rusya’ya sesleniyorum. Lütfen şu ana kadar olan tavrınızı gözden geçirin. Bu zalim iktidarın yanında olanları tarih affetmeyecektir diyorum."

Terör: "Bakın altını çizerek ifade ediyorum. Gerek demokratikleşme mücadelesinde, gerek terörle mücadelede hep yalnız bırakıldık." Altı çizilen bu mesajın iç siyasete dönük olduğu kadar dışarıya da mesaj taşıyor olması mümkün. Saraybosna dönüşü uçakta yaptığı açıklamada ABD desteği konusunda "şu anda kendisinden bekleneni yapmıyor." demesinden, böyle bir rahatsızlığın var olduğu belliydi. "Açıkça söylüyorum Türkiye’de maalesef terörün bir piyasası oluşmuştur. Terörün kan alınıp kan satılan bir piyasası oluşmuştur. Terörün silah ticaretiyle piyasası oluşmuştur. Terör maalesef dışarıdan değil, hiç kimse kusura bakmasın işte bu kanlı piyasadan rant sağlayan içeriden de destek alıyor." derken, Erdoğan terörden rant sağlayan iç mihrakları ön plana çıkartıyor. Peki o iç mihraklar neler? Oysa geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında soruları yanıtlarken, ilk kez açık açık dış mihrakların adını vermişti. 'Batı'nın, Türkiye'nin terör konusunu çözmesini istemediğini' iddia eden Erdoğan, 'Almanya istemiyor, Fransa istemiyor ve bize yardımcı olmuyorlar bu konuda.' derken, gerektiğinde açık açık isim verilebileceğini göstermişti. Şimdi iç mihraklara ön plana çıkartarak bir denge sağlıyor. Tek eksik, söz konusu iç mihrakların isimleri...
 

 

Kudüs: "Bu muhteşem salondan insanlığa bir anıt gibi yükselen Kudüs’ü hasretle selamlıyorum" Son bir aydır konuşmalarında Kudüs'ü sık sık işleyen Erdoğan'ın belki de konuyla ilgili en önemli referansı 23 Temmuz tarihli röportajda dile getirildi: "Falih Rıfkı Atay'ın ‘Zeytindağı’ adlı eseri ve Fahrettin Paşa'nın Medine Müdafaası'nı anlatan eserleri, bence her siyasetçinin, sadece siyasetçi değil, her çocuğumuzun, her gencimizin mutlaka okuması gereken eserler. " Erdoğan'ın Zeytindağı mesajı pek anlaşılamadı ki, Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak üç gün boyunca Zeytindağı ve Kudüs'ün neden bu kadar önemli olduğunu açıklama ihtiyacı hissetti. Ancak asıl mesajı Erdoğan bizzat geçtiğimiz hafta Kudüs Üniversitesi'nin düzenlediği fahri doktora töreninde verdi:

 

“Hz. Ömer döneminden itibaren Kıyamet Kilisesi'nin kapıcılığını ailenizin büyüklerinin yaptığını biliyoruz. Ve az önce de bizzat rektörümüzden bunu dinledim. Çok manidar. Bakın bir Müslümanın Hz. Ömer tarafından bu kiliseye herhangi bir şey yapılmasın diye oraya bir kapıcı, bekçi tayin etmesi manidardır."
 

https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 10:13 tarihinde yazdırılmıştır.