Ya bu savaş da gerçek değilse?
İktidar kulislerinde, İran ve İsrail'in adı neden birlikte anılır hale geldi?
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Şükrü Küçükşahin, bugün yayınlanan yazısında "iktidar kulislerinde" konuşulan önemli bir konuyu gündeme getirdi: Hakan Fidan'ın başa gelmesiyle iktidarın en güvendiği kurumlardan biri haline gelen ve hayati operasyonlara imza atan Milli İstihbarat Teşkilatı'nı kim hedef tahtasına oturttu? Küçükşahin'in konuyla ilgili tespitleri "olağan şüpheliler" açısından dikkat çekici:
"MİT neyi yaparak bu güveni kazandı ve başlıkla ilgisi ne? Düşünün ki önceki dönemlerde sivil kanattan sadece emniyetten gelen istihbaratla yetinen yürütme, artık güvendiği bir MİT’e sahipti. Çünkü o MİT, ABD, İran, İsrail, Suriye ve Irak istihbaratları ile öyle bir ilişki kurmuştu ki, PKK’ya bu sayede önemli darbeler indirdi; örneği İran, Kandil’de başarılı sonuç veren bombalamalar yaptı. Bu işbirliği nedeniyle içeride de sonuç alıcı operasyonlar gerçekleştirildi. Aynı dönemde MİT, PKK içine tarihinin en büyük sızmasını sağladı. ... Her şey çok iyi giderken araya bir güç girdi ve MİT, hem kaynakları deşifre edilen hem de yöneticileri yargı sorgusuna alınan örgüte dönüştürüldü. ... Şimdi herkesin aklına ilk kalemde savcılar gelebilir, onlarla ilgili somut bulgu yok, ancak bilmeyerek sürece dahil olan çok çevrenin varlığı göz ardı edilmiyor, başta İran ve İsrail olmak üzere dış sorgulamalar da yapılıyor." Küçükşahin'in paylaştığı "iktidar kulisi" bilgilerinin üzerine, 2 gün önce bir iftar yemeğinde gazetecilere önemli açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın İran ile ilgili söylediklerini koyalım: "Başbakan ve Dışişleri Bakanımızın İran'ı eleştiren yorumlarına katılıyorum. O tarihlerde İran, PJAK'a karşı şiddetli savaş gösteriyordu. Ondan sonra bu savaşın olmadığı ortaya çıktı. PJAK elemanlarının başka yerlere gönderildiği değerlendirildi. Bunları MİT başkanı değerlendirebilirse değerlendirir. Şimdi de Şemdinli'deki olayların Kuzey Irak'tan değil İran tarafından sızan teröristlerin gerçekleştirdiği görülüyor. Geçmişte bunlar olmamıştı. MİT ile İran arasında bilgi paylaşımı vardı. Bu bilgi paylaşımında da PKK ile mücadele konusunda işbirliğine gidilmişti. Komisyon kurulmuştu. Toplanmadı?" Küçükşahin ile Arınç'ın söyledikleri birbirini tamamlayacak cinsten. Yalnız bazı parçalar tam oturmuyor. OLMAYAN SAVAŞ? Arınç'ın "İran, PJAK'a karşı şiddetli savaş gösteriyordu. Ondan sonra bu savaşın olmadığı ortaya çıktı." sözü fazla muğlak. İran savaşıyor gibi yapıp, savaşmamış mı? Küçükşahin'in paylaştığı "İran, Kandil’de başarılı sonuç veren bombalamalar yaptı" iddiası geçersiz mi? Yoksa, "Geçmişte bunlar olmamıştı. MİT ile İran arasında bilgi paylaşımı vardı." diyen Arınç, İran bir süre PJAK ile mücadele ettikten sonra vaz geçmiş mi demek istedi? Eğer durum buysa, İran tam olarak ne zaman savaşmayı kesmiş, topraklarındaki PKK / PJAK unsurlarına göz yummaya karar vermiş? Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala esrarını koruyan Devlet kanalı TRT tarafından duyurulan İran'ın Karayılan'ı yakaladığı haberi, bu sürecin neresine oturuyor? MİT'e karşı devreye giren "gücün" ifşası ile alakalı olarak İran ve İsrail'in isimleri nasıl bir araya geliyor? Düşman olarak mı? Yoksa işbirliği içersinde mi? https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 05:56 tarihinde yazdırılmıştır. |