Obama’nın “Tanrı Kompleksi”
Ünlü aktivist Yvonne Ridley, Obama’nın son ölüm listesi uygulamasını eleştirdi ve Obama’nın kontrolden çıkmış psikopat bir katil olduğunu söyledi.
Yvonne Ridley *
Siyahî genç Trayvon Martin’in öldürülmesi ABD’yi dehşete düşürdü. On binlerce insan adalet için yürüdü. Hatta ABD Başkanı’nın “Oğlum olsaydı Trayvon’a benzerdi” bile dedirtti. Genci öldürmekle suçlanan George Zimmerman’ın yakalanıp ve muazzam kamuoyu baskının ardından ikinci derece cinayetle suçlanması neredeyse 6 haftayı aldı. Mahalle Koruma grubu lideri Zimmerman, Travyon’u “şüpheli” davrandığını ve “bir şeyler çevirdiğini” düşündüğü için izlediğini söyledi. Ve bu Başkan Barack Obama’nın insansız-hava-silahları için “ölüm listesi”ndeki isimlerin yanına koyduğu onay işaretini meşru kılmak için kullandığı bahaneyle tıpatıp aynı. Trayvon cinayetinin araştırılmasının bir parçası olarak federal, eyalet ve yerel yetkililere birlikte çalışma çağrısı yapan Başkan’ın yargısız infazlarını kim araştıracak? Bu adam kontrolden çıktı. Selefi Bush “Tanrı bana yapmamı söyledi” ile eylemlerini meşru kılarken, bu başkan kendisini Tanrı sanıyor ve kimin ölüp kimin yaşayacağına dair kararlar veriyor. Eğer kendisi bir muz cumhuriyetinin lideri olsaydı, Obama’yı savaş suçlarıyla suçlayan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin celbi yanında, BM Güvenlik Konseyi, rejim değişikliği için çoktan toplanırdı. Fakat ABD, muz cumhuriyeti değil. En azından şimdilik! Obama, bir süper gücün lideri ve dünyadaki en güçlü adam olduğu kabul ediliyor. Bu adam 2009’da Kahire’ye giderek hepimizi, Orta Doğu’dan Asya’ya kadar Müslüman dünyasıyla olumlu ilişki kuracağına hepimizi ikna etmişti. Her halükarda, İsrail hükümeti, Müslüman dünyasının kalbindeki ana destekçisi ve sponsorundan bu türden bir savaşçılıkla cesaretlendirilmiş ve yetkilendirilmiş oldu. Kahire’deki o tarihi günü düşündüğümde görebildiğim tek şey tavuk kümesine girerken bir tilkiye kurbanları tarafından selam durulup saygı gösterilişiydi. Barack Obama’nın kaç kişinin öldürülmesi emrini verdiğini bilmiyoruz fakat New York Times’a göre kendisini “en gizli ‘adaylardan’ hangisinin öldürüleceği ya da yakalanacağının (ki bu bölüm büyük ölçüde teorik) tepesine yerleştirmiş”. Özellikle bu Beyaz Saray muvazzafı söz konusu olduğunda sözüm ona liberal-sol ile medyada büyük bir ikiyüzlülük mevcut. Washington basın paketini cilalayan yandaş gazetecilerin sürekli büyüyen ulusal güvenlik ekibine dâhil 100 üyesini, kimin ölüp kimin yaşayacağına karar vermek için ayda birçok kez güvenli telekonferans ile toplandığı gerçeğini yok sayıyor. Tıpkı Demokrat Bill Clinton Yönetimi’nin kaçırma ve olağanüstü iade uçuşlarını icat etmesi gibi bu cani gizli aday gösterme süreci Demokrat Obama Yönetiminin icadı. Cumhuriyetçiler; Demokratların, suçlanmadan, uluslararası kanunları ve anlaşmaları ihlalinin yanlarına kar kalmasına haset ediyor olmalılar. Bu ölüm listesinin Nobel Barış Ödülü almış ve ABD Başkanlık kampanyasını insan hakları platformu üzerine kurmuş bir adam tarafından onaylandığına inanmak çok zor. Obama’nın Guantanamo’yu kapatmayı, işkenceyi durduracağını, iadelere son vereceğini, adalet ve hak seviyesini yükseltmek istediğini hatırlayın. İstemediği çok açık! Yemen, Somali ve Pakistan’da Obama’nın ölüm makineleri kesin ya da her zaman hedefi buluyor da değil. Binlerce masum erkek, kadın ve çocuk, onun insansız-hava-saldırılarında katledildi. Onların kanları Başkanın ellerinde ve kendi halkı dâhil ikiyüzlülüğünden ve Beyaz Saray’dan yayılan çifte standarttan usanmış durumda. Selefinden daha fazla omurgaya ve cesarete sahip Amerika’nın cana yakın Pakistan Büyükelçisi Cameron Munter, hükümetinin insansız-hava-saldırıları tabanlı politikasının kabul edilemez olduğunu açıkladı. Daha ikna edici şekilde, meslektaşlarına “görevinin insan öldürmek olduğunu bilmediğinden” şikâyet de edecekti. Obama’nın dış politikalarıyla ilgili nihayet eleştirel bir duruşu benimsemeye başlayan az sayıdaki ABD medyasından biri olan New York Times’ta bu hafta yayınlanan bir makalede tüm bunlar açıklandı. Sıradan Amerikalıların Obama’nın bu öldürme çılgınlığından büyük ölçüde habersiz olduğunu varsayıyorum zira başkanlarının kendileri adına ne yaptığına dair hiç ipuçları yok. Bu üzücü çünkü Amerikalılar adaleti ve dürüst oyunu önemser. Siyahî genç Trayvon Martin’in “bir şeyler karıştırdığını düşünen” biri tarafından öldürüldüğünde, yaptıkları gösteriler ve yürüyüşlerle ne kadar önemsediklerini gösterdiler. Trayvon’un katili, cinayeti için mahkemeye çıkacak ve kaderi açıkça ortaya konan kanıtlara bakacak bir yargıç ve jüri tarafından belirlenecek. Bu gerçek adalet! Obama’nın başkanlığının vur ve öldür sürümü değil yani… Birçoklarımız, Beyaz Saray’a ilk beyaz olmayan başkan seçildiğinde, yeni bir barış ve adalet dönemi ummuştuk. Ancak hepimiz kandırıldık. Gerçek Barack Obama, Tanrı kompleksi ile dolu kontrolden çıkmış psikopat bir katil ve Amerika’yı yönetiyor. Bu onu dünyadaki en güçlü adam olmasının yanında en tehlikeli adam yapar. Ve bu Amerika ve ötesindeki her aklıselim kişiyi dehşetle ürpertmesi gerekir. * Sunday Express muhabiriyken, Afganistan’a gitti. Orada kaçırılmasının ardından Müslüman oldu. Aktivist ve yazar Ridley, CagePrisioner’ın yöneticiliğini yapıyor. Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir. https://www.trakya22.com adresinden 23 Kasım 2024, 07:21 tarihinde yazdırılmıştır. |