Yüceer: Bir arpa boyu-- yol alamamışız

CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Bütçe Kanunu Tasarısında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde söz almış bulunuyorum
Yüceer: Bir arpa boyu-- yol alamamışız

. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Elbette, sosyal hizmet veren bu kurumların bütçelerinin arttırılmasını, yeterli olmamakla beraber, olumlu buluyoruz. İnsanın, insani değerlerin olduğu her yerde sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımın olması çok önemlidir, olmuştur, olmalıdır da.

CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Elbette, sosyal hizmet veren bu kurumların bütçelerinin arttırılmasını, yeterli olmamakla beraber, olumlu buluyoruz. İnsanın, insani değerlerin olduğu her yerde sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımın olması çok önemlidir, olmuştur, olmalıdır da.
Vatandaşın, yoksul da olsa, işsiz de olsa, engelli de olsa, kimsesiz de olsa, insanca yaşama hakkı vardır. Bu durumların hiçbirisinde vatandaşımız açlığa, sefalete itilmemelidir. Bu, sosyal hukuk devletinin ve sosyal adaletin bir gereğidir. Ne yazık ki ülkemizde, engellilerin eşit birer vatandaş olarak ekonomik, sosyal, siyasi hayata katılımlarının sağlanabilmesi için yapılması gereken hâlâ çok fazla şey vardır.
Yapılan harcamaların bileşiğine baktığımızda, engelliye ayrılan toplam kaynağın büyük bir kısmının sosyal yardım ve maaşlara, maaş ödemelerine aktarıldığı görülmektedir. Ancak, engellilere yönelik araştırma, engelliliği önleme, eğitim, istihdam, rehabilitasyon ve engellilerin toplumsal hayata katılması için ayrılan kaynağın hâlâ çok düşük olduğunu görüyoruz.
Kamuda 31 bine yakın engelli kadrosu, özel sektörde 23 bine yakın engelli kadrosu hâlâ boş tutulmaktadır. Bu kadrolar boş tutulurken, 110 bini aşan engelli kardeşimiz iş bulma umuduyla İŞKUR’un yolunu tutmuştur. Engelli kotasını dolduramayan özel sektördeki kurumlara ceza kesilebilirken kamu kurumlarına bir yaptırımın uygulanmaması da düşündürücüdür. Bu kadrolara engelli kardeşlerimizi yerleştirmeyi düşünüyor musunuz, merak ediyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık raporlarında yüzde 40’ın altında özürlü oranı olan yurttaşların, engellilere sağlanan tüm kamu hizmetinin dışında kalıyor olmaları, engelli yurttaşlarımızın arasında bir mağduriyet yaratmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için bu kesimi de kapsayacak şekilde kamu kurum bütçelerine ek ödemeler konulmalıdır.
Sosyal ve çalışma hayatına adapte olmak, insan onuruna yaraşır şekilde yaşamak, fiziksel ya da zihinsel engellere bakılmaksızın her yurttaşımızın hakkı değil midir? Toplu taşıma araçlarında, sinema, tiyatro gibi kültür merkezlerinde, iş yerlerinde, okullarda, bu teknoloji çağında engellilere ait bir düzenlemenin olmamasının bir açıklaması olabilir mi? “Dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisine sahibiz.” diyeceksiniz ama engelli yurttaşlarımız için bu basit düzenlemeleri bile yapmayacaksınız. Engellinize, yaşlınıza verdiğiniz değer bu.
Değerli milletvekilleri, engellilerin, kadınların dört duvar arasına hapsedilmesinin, engelli yurttaşlarımızın oyunu kullanmak için bile sandığa gidememesinin mazereti olamaz. Taşeron olarak zor şartlarda çalıştığını söyleyen görme engelli bir yurttaşımıza “Görmediğin hâlde sana iş veriyoruz.” diyen, bu Hükûmetin Bakanı hem de Sağlık Bakanı değil miydi? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, bu yaptıklarınız bir lütuf değil, sadaka da değil, anayasal bir haktır, vatandaşlık hakkıdır ve bunu sağlamak da sizin boynunuzun borcudur.
2005 yılında yerel yönetimleri de kapsayan 5378 sayılı Kanun’u çıkardınız. O günden bugüne ne yapıldı? Bu yasada ifade edilen tüm fiziksel alanların ve toplu taşıma araçlarının engellilere uygun hâle getirilmesi adına neler yapıldı? Bir şeylerin yapılmadığını, sizler de bizler de görüyoruz ve biliyoruz arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede kadın olmak başlı başına bir sorunken, hem kadın hem engelli olunca yaşam daha da zorlaşıyor. Nüfusumuzun yarısı olan kadınların aile içi şiddet gördüğünde gidebileceği sadece 65 tane sığınmaevi varken bu az sayıdaki sığınmaevinden şiddete uğrayan engelli kadınlar yararlanamıyor. Peki, bu kadınların evinde şiddet görmeye mahkûm edilmesi vicdana sığar mı? Ne yapsın engelli kadınlarımız? Kaçınılmaz kader deyip bu şiddete boyun mu eğsin?
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bütçesi üzerine konuştuğumuz kurumlar sadece ekonomik olarak bakacağımız kurumlar değildir, insani boyutu çok yüksek olan kurumlardır. Konuştuğumuz konu, bakıma muhtaç, mağdur çocuklar, kadınlar, engelliler, yaşlılar, bu yüzden daha hassas ve dikkatli olmamız ve doğru kararlar vermemiz gerekiyor. Nüfusumuzun yüzde 31’i çocuk olduğu hâlde çocuğa ayrılan bütçenin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,5 bile değil. Eğer biz çocuk haklarını gerçekleştirmek istiyorsak bu bütçenin bir an önce artırılması gerek.
Bakınız, ülkemizdeki resmî verilere göre 42 bin çocuk sokakta yaşamaktadır. Gayriresmî veriler bunun 80 bin olduğu yönündedir. Yaklaşık 3 milyon çocuk çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Kadınlarımızın yüzde 20’si çocuk yaşta evlendirilmektedir. Çocuklarımızın aile içi şiddete ve cinsel istismara maruz kalma riski bir hayli yüksektir. Geleceğimiz olan çocuklarımıza eğitimde fırsat eşitliği tanımak yerine ödeyebileceği para kadar eğitim verilmektedir. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her aşamada eğitim, artan oranda paralı hâle gelmiştir. Parasız eğitim isteyen öğrenciler aylarca tutuklu kalmıştır. Deprem bölgesindeki çocuklarımız âdeta kaderine terk edilmiş durumdadır. İnsana yapılan yatırım en değerli ve en öncelikli olanıdır. Bu nedenle çocuklarımız için gerekli olan yatırımlar bir an önce yapılmalıdır ve bunu yaparken de hiçbir şekilde maliyet hesabı içinde olunulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, eskiden çocuk esirgeme kurumlarında yaşanan şiddet, dayak, taciz medya aracılığıyla gündeme gelirdi, kamuoyu da bu olaylardan haberdar olurdu. Sayın Bakan, bu kurumlarda iyileşme varsa biz de bilelim. Personelin niteliğinde artma, davranışlarında düzelme varsa, çocuklarımız mağdur olmuyorsa, sevgi, şefkat görüyorsa bundan çok büyük mutluluk duyarız; sizi takdir ederiz, “Helal olsun.” deriz. Ancak her alanda olduğu gibi bu yayınlara da sansür uygulanıyorsa, bunu da bilmek isteriz.
Çocuğa şiddet ve cinsel istismar temel sorunların en önemlisidir. Mahkemelerdeki iş yükü nedeniyle dava aşamasında bile çocuklar karakol ve adliye koridorlarında polis nezaretinde tekrar tekrar ifade vermek, suçluyla yüz yüze gelmek zorunda bırakılmakta; bu da, çocuğun mağduriyetini ve yaşadığı travmanın şiddetini artırmaktadır. Bu mağduriyete bir an önce son verilmelidir. Aile içi şiddeti, kadın cinayetlerini önleyemeden, ifade özgürlüğünü, insan haklarını, adalette eşitliği sağlayamadan, engellini, kadınını, çocuğunu, yaşlını insanca yaşam kalitesine ulaştıramadan, ne ileri demokrasiden bahsedebilirsiniz ne de yaptıklarınızla övünebilirsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yüceer, teşekkür ediyorum
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Elbette, sosyal hizmet veren bu kurumların bütçelerinin arttırılmasını, yeterli olmamakla beraber, olumlu buluyoruz. İnsanın, insani değerlerin olduğu her yerde sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımın olması çok önemlidir, olmuştur, olmalıdır da.
Vatandaşın, yoksul da olsa, işsiz de olsa, engelli de olsa, kimsesiz de olsa, insanca yaşama hakkı vardır. Bu durumların hiçbirisinde vatandaşımız açlığa, sefalete itilmemelidir. Bu, sosyal hukuk devletinin ve sosyal adaletin bir gereğidir. Ne yazık ki ülkemizde, engellilerin eşit birer vatandaş olarak ekonomik, sosyal, siyasi hayata katılımlarının sağlanabilmesi için yapılması gereken hâlâ çok fazla şey vardır.
Yapılan harcamaların bileşiğine baktığımızda, engelliye ayrılan toplam kaynağın büyük bir kısmının sosyal yardım ve maaşlara, maaş ödemelerine aktarıldığı görülmektedir. Ancak, engellilere yönelik araştırma, engelliliği önleme, eğitim, istihdam, rehabilitasyon ve engellilerin toplumsal hayata katılması için ayrılan kaynağın hâlâ çok düşük olduğunu görüyoruz.
Kamuda 31 bine yakın engelli kadrosu, özel sektörde 23 bine yakın engelli kadrosu hâlâ boş tutulmaktadır. Bu kadrolar boş tutulurken, 110 bini aşan engelli kardeşimiz iş bulma umuduyla İŞKUR’un yolunu tutmuştur. Engelli kotasını dolduramayan özel sektördeki kurumlara ceza kesilebilirken kamu kurumlarına bir yaptırımın uygulanmaması da düşündürücüdür. Bu kadrolara engelli kardeşlerimizi yerleştirmeyi düşünüyor musunuz, merak ediyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık raporlarında yüzde 40’ın altında özürlü oranı olan yurttaşların, engellilere sağlanan tüm kamu hizmetinin dışında kalıyor olmaları, engelli yurttaşlarımızın arasında bir mağduriyet yaratmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için bu kesimi de kapsayacak şekilde kamu kurum bütçelerine ek ödemeler konulmalıdır.
Sosyal ve çalışma hayatına adapte olmak, insan onuruna yaraşır şekilde yaşamak, fiziksel ya da zihinsel engellere bakılmaksızın her yurttaşımızın hakkı değil midir? Toplu taşıma araçlarında, sinema, tiyatro gibi kültür merkezlerinde, iş yerlerinde, okullarda, bu teknoloji çağında engellilere ait bir düzenlemenin olmamasının bir açıklaması olabilir mi? “Dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisine sahibiz.” diyeceksiniz ama engelli yurttaşlarımız için bu basit düzenlemeleri bile yapmayacaksınız. Engellinize, yaşlınıza verdiğiniz değer bu.
Değerli milletvekilleri, engellilerin, kadınların dört duvar arasına hapsedilmesinin, engelli yurttaşlarımızın oyunu kullanmak için bile sandığa gidememesinin mazereti olamaz. Taşeron olarak zor şartlarda çalıştığını söyleyen görme engelli bir yurttaşımıza “Görmediğin hâlde sana iş veriyoruz.” diyen, bu Hükûmetin Bakanı hem de Sağlık Bakanı değil miydi? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, bu yaptıklarınız bir lütuf değil, sadaka da değil, anayasal bir haktır, vatandaşlık hakkıdır ve bunu sağlamak da sizin boynunuzun borcudur.
2005 yılında yerel yönetimleri de kapsayan 5378 sayılı Kanun’u çıkardınız. O günden bugüne ne yapıldı? Bu yasada ifade edilen tüm fiziksel alanların ve toplu taşıma araçlarının engellilere uygun hâle getirilmesi adına neler yapıldı? Bir şeylerin yapılmadığını, sizler de bizler de görüyoruz ve biliyoruz arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede kadın olmak başlı başına bir sorunken, hem kadın hem engelli olunca yaşam daha da zorlaşıyor. Nüfusumuzun yarısı olan kadınların aile içi şiddet gördüğünde gidebileceği sadece 65 tane sığınmaevi varken bu az sayıdaki sığınmaevinden şiddete uğrayan engelli kadınlar yararlanamıyor. Peki, bu kadınların evinde şiddet görmeye mahkûm edilmesi vicdana sığar mı? Ne yapsın engelli kadınlarımız? Kaçınılmaz kader deyip bu şiddete boyun mu eğsin?
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bütçesi üzerine konuştuğumuz kurumlar sadece ekonomik olarak bakacağımız kurumlar değildir, insani boyutu çok yüksek olan kurumlardır. Konuştuğumuz konu, bakıma muhtaç, mağdur çocuklar, kadınlar, engelliler, yaşlılar, bu yüzden daha hassas ve dikkatli olmamız ve doğru kararlar vermemiz gerekiyor. Nüfusumuzun yüzde 31’i çocuk olduğu hâlde çocuğa ayrılan bütçenin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,5 bile değil. Eğer biz çocuk haklarını gerçekleştirmek istiyorsak bu bütçenin bir an önce artırılması gerek.
Bakınız, ülkemizdeki resmî verilere göre 42 bin çocuk sokakta yaşamaktadır. Gayriresmî veriler bunun 80 bin olduğu yönündedir. Yaklaşık 3 milyon çocuk çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Kadınlarımızın yüzde 20’si çocuk yaşta evlendirilmektedir. Çocuklarımızın aile içi şiddete ve cinsel istismara maruz kalma riski bir hayli yüksektir. Geleceğimiz olan çocuklarımıza eğitimde fırsat eşitliği tanımak yerine ödeyebileceği para kadar eğitim verilmektedir. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her aşamada eğitim, artan oranda paralı hâle gelmiştir. Parasız eğitim isteyen öğrenciler aylarca tutuklu kalmıştır. Deprem bölgesindeki çocuklarımız âdeta kaderine terk edilmiş durumdadır. İnsana yapılan yatırım en değerli ve en öncelikli olanıdır. Bu nedenle çocuklarımız için gerekli olan yatırımlar bir an önce yapılmalıdır ve bunu yaparken de hiçbir şekilde maliyet hesabı içinde olunulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, eskiden çocuk esirgeme kurumlarında yaşanan şiddet, dayak, taciz medya aracılığıyla gündeme gelirdi, kamuoyu da bu olaylardan haberdar olurdu. Sayın Bakan, bu kurumlarda iyileşme varsa biz de bilelim. Personelin niteliğinde artma, davranışlarında düzelme varsa, çocuklarımız mağdur olmuyorsa, sevgi, şefkat görüyorsa bundan çok büyük mutluluk duyarız; sizi takdir ederiz, “Helal olsun.” deriz. Ancak her alanda olduğu gibi bu yayınlara da sansür uygulanıyorsa, bunu da bilmek isteriz.
Çocuğa şiddet ve cinsel istismar temel sorunların en önemlisidir. Mahkemelerdeki iş yükü nedeniyle dava aşamasında bile çocuklar karakol ve adliye koridorlarında polis nezaretinde tekrar tekrar ifade vermek, suçluyla yüz yüze gelmek zorunda bırakılmakta; bu da, çocuğun mağduriyetini ve yaşadığı travmanın şiddetini artırmaktadır. Bu mağduriyete bir an önce son verilmelidir. Aile içi şiddeti, kadın cinayetlerini önleyemeden, ifade özgürlüğünü, insan haklarını, adalette eşitliği sağlayamadan, engellini, kadınını, çocuğunu, yaşlını insanca yaşam kalitesine ulaştıramadan, ne ileri demokrasiden bahsedebilirsiniz ne de yaptıklarınızla övünebilirsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yüceer, teşekkür ediyorum
https://www.trakya22.com adresinden 23 Ekim 2024, 10:16 tarihinde yazdırılmıştır.