Bahçeli, "Parlamenter Sistem’in oluşturduğu kurumların yeniden yapılanması ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne fonksiyonel açıdan müzahir noktaya taşınması artık kaçınılmaz bir zarurettir." ifadelerini kullandı.
Bahçeli “Yeni Yasama Yılının Açılışı Kapsamında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne Uygun ve Uyumlu Siyasi ve Hukuki Düzenlemelerin Yapılmasına İlişkin Değerlendirmelerini Esas Alan” bir yazılı açıklama yaptı.
Bahçeli, "Sıcak tartışmaların yaşandığı, ülkemizin çevresinde vasat bulan gerilim ortamının dalga boyunda yükselişlerin gözlendiği bir zaman aralığında, TBMM 27’inci Dönem 4’üncü Yasama yılına 1 Ekim 2020 tarihinde başlayacaktır. Gazi Meclisimiz milli iradenin tecelli merkezi, milli hedef ve özlemlerin takip mekânı, temin merciidir. Türkiye’nin daha demokratikleşmesi, daha gelişmesi, bölgesinde ve küresel sistemde daha da etkili olması bir yanda TBMM’nin tarihsel gücüne, diğer yanda da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin müessir vasfına bağlıdır. Bugün ülkemiz devamlı tahkimi ve ikmali yapılan bir husumet cephesiyle karşı karşıyadır." düşüncesini dile getirdi.
"Yeni hükûmet sistemi parlamenter sistemin bütün kamburlarından arındırılmalıdır"
Bahçeli, "Milli güvenliğimizin sağlam esaslara bağlanmasının yanında, iç huzur ve istikrar ortamının kökleşmesi için bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi temel gündem olmalıdır. Bu maksatla da yeni hükûmet sistemi parlamenter sistemin bütün kamburlarından, bütün bağlarından, bütün engellerinden ayıklanmalı, arındırılmalıdır. Nihayetinde h^kim ve havi hukuk sistemi mutlaka ele alınmalı, darbe dönemlerinin ürünü ve mirası olan yargı müessesleri demokratik bir içeriğe kavuşturulmalıdır. Özellikle Başkanlık Sistemiyle yönetilen ülkelerde yargının en üst organı olarak 'Yüce Mahkeme' veya 'Yüksek Mahkeme'ler yer almaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, "Buna karşılık parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde ise Anayasa Mahkemeleri bulunmaktadır. Hâlbuki ülkemizde tarihi nitelikli bir yönetim reformu yapılmış, egemenliğin yegane sahibi aziz Türk milleti 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni tercih etmiş, parlamenter sistem dönemi kapanmıştır. Milli bekamızı tehdit eden devasa sorunlara daha etkili karşılık Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle verilmektedir. Anti-demokratik girişimlerin önü yine bu hükümet sistemiyle kesilmektedir. Terör mücadeledeki başarılar, sınır ötesindeki operasyonlar, egemenlik haklarımızın muhafazası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde daha hızlı ve tesirli bir hale gelmiştir." ifadesini kullandı.
Bahçeli açıklamasında şunları kaydetti:
Ekonomik saldırılara direnç, Covid-19 salgını ile kararlı mücadele yeni hükümet sisteminin sunduğu güçlü sevk ve idareyle arzu edilen seviyelere ulaşmıştır. Parlamenter sistemin oluşturduğu kurumların yeniden yapılanması ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne fonksiyonel açıdan müzahir noktaya taşınması artık kaçınılmaz bir zarurettir.
"Anayasa Mahkemesi'ne yeni baştan yapılandırılmalı"
"Demokrasinin ilkeleriyle ve aziz milletimizin iradesiyle temellenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni darbelerin ardından tesis ve tezahür eden kurumların küflü prangalarından kurtarmak asıl olmalıdır. Bunlardan birisi de ilk defa 1961 Anayasa’sı ile hukukumuza giren, esas itibariyle 1960 darbesinin oluşturmak istediği demokrasi dışı yapıyı korumak için ihdas edilen Anayasa Mahkemesi’dir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sisteminin doğasına uygun şekilde yeni baştan yapılandırılmalıdır.
27 Mayıs darbecilerinin, 12 Haziran 1960 tarihinde çıkardığı “1” numaralı geçici kanun ile hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hak ve yetkileri hem de Türk milleti adına yapılan yargılama yetkisi “Yüksek Adalet Divanı” adı verilen icazetli ve boyunduruk altındaki yapı tarafından gasp edilmiştir. Yassıada’da millet iradesini yargılayan ve dönemin bakanları ile başbakanına idam kararı veren de bizzat bu gayrimeşru lekeli yapı olmuştur.
"Mahkemenin Anayasa'ya uygun kararlar vermesi beklenirken siyasi ve ideolojik saplantılara kapılması millet vicdanında derin yaralar açmıştır"
Bahse konu Yüksek Adalet Divanı’nın birçok üyesi ise maalesef o dönemde kurulan Anayasa Mahkemesi’nin kurucu üyeleri olmuş, bu mahkemenin ana iskeletini oluşturmuşlardır. Kaldı ki Yüksek Adalet Divanı Başkanlığı sıfatıyla 27 Mayıs darbesinin tetikçiliğini yapan Salim Başol, ilerleyen yıllarda Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine seçilmiştir. Mahkeme’nin Anayasa’ya uygun kararlar vermesi beklenirken siyasi ve ideolojik saplantılara kapılması millet vicdanında derin yaralar açmıştır.
"Anayasa Mahkemesi tüm unsurlarıyla yeniden masaya yatırılmalı"
Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağlıklı bir zeminde devamını ve güçlenmesini mümkün kılacak reformların gecikmeksizin yapılması acil bir ihtiyaçtır. Ahlaki ve siyasi bir uzlaşmayla, 1960 darbesinin bütün izlerinin ortadan kaldırıldığı, zulüm olan yargılamaların tüm sonuçlarının yok sayıldığı bir dönemde, Anayasa Mahkemesi de tüm unsurlarıyla yeniden masaya yatırılmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhu ve esaslarıyla birlikte, yüksek demokratik standartlar bunu gerektirmektedir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecini hızlandıran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle çelişmeyecek demokratik, etkin, adil, tartışmaların odağı olmaktan çıkarılmış bir “Yüce Mahkeme”, deyim yerindeyse bir “Divan-ı Ali” kurulması Türkiye’nin gücüne güç katacaktır.
Siyaset kurumunun görevi, yaşanan karanlık dönemlerin muhasebesi ile geleceğin Türk asırlarının, Türk nesillerinin ihtiyaçlarını tespit etmek, kudretli devlet inşası için gerekli demokratik adımları ve atılımları süratle hayata geçirmektir. Geçmişin hüzünlü ve kaotik dönemlerinden hukuken, fiilen, fikren ve ruhen kurtuluş bu şekilde sağlanacaktır. Anayasa Mahkemesi’nin son zamanlarda verdiği kararlar sancılı ve sakattır. Hak ihlalleri adı altında, milli haklara ve adalet duygusuna telafisi imkansız zararlar verilmektedir. Türkiye darbelerle yüzleştikçe, darbelerin demokrasi karşıtı kurumlarıyla hesaplaştıkça istikbal ve istiklalini sarsılmaz biçimde güvenceye alacaktır.
Yeni Yasama Yılı'nın başlangıcında bu konunun samimi, sağduyulu, önyargısız, demokrasi ahlakına ve milli gerçeklere münasip ölçülerde değerlendirilip tartışmaya açılması halisane beklentimizdir.
Ne olmuştu?
AYM'nin 'Şehirler arası yollarda gösteri ve yürüyüş yapılamaz' hükmünü iptal etmesinin ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı açıklamada, "Ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?" ifadelerini kullanmıştı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisine yönelik yaptığı açıklamasına isim vermeden yanıt vermişti. Arslan, "Yargı kararından ziyade kararı verenlere odaklanan ve eleştiri ötesine geçen ifadelerin fayda getirmeyeceği, zira eleştiriyi mecrasından uzaklaştıracağı açıktır" açıklamasını yapmıştı