Avrupa Birliği ülkesi Yunanistan, Batı Trakya ve On iki Adalar'daki Türk azınlığa yönelik inkarcı siyasetini sürdürüyor. Yunanistan, Türk azınlığın kimliğini inkar ederek din işlerine müdahale ediyor ve eğitim haklarını kısıtlıyor. Türk azınlığa kendi atadığı müftüleri dayatan Yunan yönetimi, ana okullarında azınlığın ana dil öğrenimine izin vermiyor. Batı Trakya ve On iki Adalar'da yaşayan on binlerce Türk'ün Yunan vatandaşlığı hakkını elinden alan Atina yönetimi bu hakkı iade etmeye de yanaşmıyor.
Yunanistan’da yaşayan Türklerin eğitim, din ve etnik kimliğinin tanınmasına ilişkin sorunlar yıllardır devam ederken, Atina yönetimi sorunları çözmek yerine Türk azınlığa yönelik baskılarını artırıyor.
Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde 150 bine yakın Türk azınlık yaşıyor.
Hakları 1923 Lozan Antlaşması kapsamında teminat altında tutulan Batı Trakya Türkleri, Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’a düzenlendiği barış harekatından sonra Atina yönetimlerince yapılan hak ihlalleri ile karşı karşıya kalıyor.
Türk azınlığın vatandaşlık hakları, 1990’lardan sonra zamanla iyileştirilse de cemiyet haklarına ilişkin problemler sürüyor.
Batı Trakya Türk azınlığının karşılaştığı en büyük sorunu, Yunanistan’ın kabul etmediği etnik kimliğin inkarı oluşturuyor.
Yunanistan, buradaki Türk azınlığını sadece dini adlandırma yaparak “Müslüman azınlık” olarak tanımlıyor. Yunanistan bu tanımlama için Lozan Antlaşması'nda geçen “Yunanistan’daki Müslüman azınlık” ifadesini kaynak gösteriyor.
İki ülke ilişkilerinin altın çağını yaşadığı 1950’lerde, Yunanistan resmi olarak “Türk azınlığı” ifadesini kullanıyordu.
Müslüman-Türk azınlığa karşı bu duruş, 1967’de Yunanistan’da askeri cuntanın darbe ile yönetime gelmesiyle değişti. Ülkede 1980’lerde isminde “Türk” kelimesi geçen dernekler dahi yasaklandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2008’de bu yasağı reddederek Yunanistan'ı mahkum etmesine rağmen Atina yönetimi hükmü uygulamamakta ısrar ediyor.
Din işlerine müdahale
Batı Trakya Türk azınlığının diğer bir problemi de Yunan devletinin azınlığın din işlerine müdahale etmesi.
Yunanistan’daki Müslümanların müftü seçimleri, Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında 1913’te imzalanan ve 1920’de Yunanistan iç hukukuna dahil edilen Atina Antlaşması kapsamında yer alıyor.
İç hukuka dahil edilen yasayı Yunanistan 1991’de feshederek müftüleri kendisi atamaya başladı. Batı Trakya’daki Müslümanlar Türkler ise "atanmış müftüleri" tanımıyor, kendi müftülerini kendisi seçiyor ancak bu müftüler de Yunan tarafınca tanınmıyor.
Yunanistan’ın atadığı müftülerin, Müslümanlar üzerinde miras ve aile gibi konularda karar verme yetkisi bulunuyor ancak haziran ayında yayımlanan yeni bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Yunan tarafınca müftülerin özerkliği kısıtlandı.
Müslümanlar, Yunan hükümetinin, kararnameyle, müftülükleri kontrol altında tutmayı amaçladığını ve müftülerin yetkilerini elinden alarak kurumu devletleştirdiğini savunuyor.
"240 imam"
Müslümanlar-Türk Azınlık üzerinde baskı oluşturan bir diğer konu ise “240 imam” yasası.
İmam ve dini eğitmen atanmasında Hıristiyan Yunan memur ve kamu çalışanlarına söz hakkı veren bu kanun, Müslüman azınlığın dini özgürlüğünü sınırlıyor.
Müslüman vakıf idarecilerinin de ataması Yunan devletince yapılıyor ancak bu görevlere Lozan Antlaşması'nın 40. maddesine göre azınlık temsilcilerinin seçilerek gelmesi gerekiyor.
Bu uygulamalar vakıflarda yönetim zafiyetine sebep olurken, vakıf mallarının da kamulaştırılmasının yolunu açıyor.
Türklerin eğitim sorunları
Batı Trakya’da, 1951 Türk-Yunan eğitim anlaşması doğrultusunda işletilen Türkçe-Yunanca çift dilli ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde azınlık okulları bulunuyor.
Ülkede anaokulu eğitimi zorunlu hale gelirken, son yıllarda azınlık ana okullarının açılması ihtiyacı ortaya çıktı.
Bu ihtiyaca rağmen Yunan tarafı, çift dilli ana okullarına izin vermiyor, bu karar da azınlık kesimlerince protesto ediliyor.
Gümülcine ve İskeçe’deki mevcut azınlık ortaokul ve liseleri de tüm azınlık öğrencilerine yeterli değil ve yenileri açılması gerekiyor.
Bazı azınlık okullarının da bakım ve restorasyona ihtiyacı varken, azınlık eğitimindeki düşük standartların da geliştirilmesi gerekiyor.
Eğitim Bakanlığı, temmuz sonunda, Batı Trakya’da öğrenci sayısının yetersiz olmasını gerekçe göstererek 5 azınlık okulunun daha kapatılmasını kararlaştırdı.
On iki Adalar'daki Türkler
Ege’deki Rodos ve İstanköy adaları Lozan anlaşması esnasında İtalyan egemenliğinde olduğundan, Yunanistan bu adalarda yaşayan Türkleri azınlık olarak tanımıyor. On iki Adalar'ın parçası olan Rodos ve İstanköy’de (Kos) yaklaşık 6 bin Türk yaşıyor. Burada yaşayan Türklerin kendi okulları yok ve asimile politikalarına maruz bırakılıyorlar.
Batı Trakya’da olduğu gibi, adalardaki vakıf malları da Atina’nın atadığı yönetim kurullarınca idare ediliyor ve vakıf malları yönetim kurullarınca satışa çıkarılıyor.
Son olarak Kos İslam Vakfına ait İstanköy Adası'ndaki 34 dönümlük arazi, Kos Vakıf Malları İdaresi onayıyla 181 bin avro karşılığında bir turizm şirketine satıldı.
Aynı araziye, 10 yıl önce açık artırmayla satılması gündemdeyken, 350 bin avro teklif verilmiş fakat arazi satılmamıştı.
Vatandaşlıktan atılma
Yaklaşık 60 bin dolayında Batı Trakya Türkü ve On iki Adalar'daki Türklerin bazıları, Yunanistan vatandaşlık kanununun 19. maddesi gereğince 1955 ile 1998 yılları arasında Yunan vatandaşlığından çıkarıldı. Bu madde sadece Yunan etnik kimliği taşımayan ve yurt dışına çıkan Yunan vatandaşlarına uygulandı. 1998’de bu madde lağvedilmesine rağmen kanun söz konusu yıldan önceki vatandaşlıktan çıkarılanları kapsamadı.
19. madde kapsamında vatandaşlıktan çıkarılan Türkler, Yunan vatandaşlığına dönmek istiyor ancak Yunanistan, bu talebi reddediyor.
Demokratik temsil
Öte yandan ülkede azınlığın demokratik temsiline ait problemler de mevcut. Yunanistan, 1993'teki seçimlerde siyasi partilere ve bağımsız adaylara seçim barajını yüzde 3 olarak tanımladı. Bu karar, Batı Trakya’dan bağımsız Türk milletvekili seçilmesin diye alındı ve bugün halen yürürlükte tutuluyor. Bu baraj, Türk azınlık kesimlerinden bağımsız milletvekillerinin parlamentoya girmesini engelliyor.
İbadet edecek mekandan yoksunlar
Ülkenin en kalabalık iki şehri Atina ve Selanik’te henüz faal bir cami mevcut değil.
Oysa Atina'da, çeşitli milletlerden aralarında göçmenlerin de bulunduğu yüz binlerce Müslüman'ın yaşadığı biliniyor. Özellikle Avrupa başkentlerinden sadece Atina’da bir cami olmaması dikkati çekiyor.
Atina’da inşaat halinde bir cami var ancak konum ve görünüş itibarıyla Müslümanların beğenisini kazanamadı.
AA