“Kiraz Festivali
'Türkiye'de 485'in üzerinde diri fay parçası var'
McDonalds’a Konya’dan Sürpriz
Ateistlerin Cenaze Namazı Nasıl Kılınır?
Bu haber 18 Ağustos 2014, Pazartesi 20:45 tarihinde eklendi. 763 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Eski işid Üyesi Ebu Hasan Kerimov El Azari İle Suriyede RÖPORTAJ

Devle Cemaati içeresinde yaşadığı sıkıntılar ve şahit olduğu islam ahlakına ve sünnete aykırı eylemler yüzünden Cemaatten kaçarak kurtulmak zorunda kalan ve ülkesine geri dönmeye çalışan Ebu Hasan Kerimov ile Türkiye sınırına yakın Dana (Suriye) ilinde röportaj yapma fırsatı buldum. Kendisi sorularımı içtenlikle yanıtlayarak cevapladı ve can güvenliği için yüzünü gizleme ihtiyacı hissetti.
Eski işid Üyesi  Ebu Hasan Kerimov El Azari İle Suriyede RÖPORTAJ SORU: Ebu Hasan kardeşim Devle Cemaatine hangi tarihte nasıl katıldın?

-Cemaate Geçen yıl Ramazan bayramında katıldım. Gruba katılmak için öncelikle Şanlıurfaya gittim. Bu şehirde Devle cemaatine yol yapan Zaza asıllı olan bir kaçakçı vardı. Bu kaçakçı aracılığı ile Suriyedeki Tal Abyada geçiş yaptım. Buradan beni teslim alan Gaziantepli Muhammed isimli şahıs beni Rakkaya götürdü.

SORU: Rakka ilinde neler yaptın? Sana verilen görev ne idi?

Muasker Şerki denilen yerde yaklaşık bir ay askeri eğitim aldım. Eğitimim ardından Rakka Muhafazaya (Rakkada bulunan Valilik binasına) bağlı bir polis olarak atandım. Genel görevimiz asayişi sağlamak, asli görevimiz ise Özgür Suriye Ordusunun hacizlerini engellemek ve silahlarına el koymaktı.

SORU: Ceyşul Hur ile neden sorun yaşıyordunuz?

İlk başlarda Ceyşul Hur (Özgür Suriye ordusu) ile hiç bir sorunumuz yoktu, beraber Esede karşı operasyonlar yapıyorduk. Aniden Cemaatin siyaseti değişiverdi. Cemaat içindeki emirlerimiz bize Ceyşul Hur'un çocukları ve kadınları kaçıran, hırsızlık ve yolsuzluk yapan gruplar olduğunu ve onlara acımamız gerektiğini anlattı.

SORU: Devle Cemaatinden ayrılma sebebin nedir?

Cemaat içerisinde kaldığım süre içerisinde pek çok zulüm, haksızlık, Müslüman ahlakına ve İslam hukukuna muhalif olaylara tanık oldum. Esasen bu gruptan ayrılmaya karar vereli yaklaşık üç ay oldu ama güvenli bir şekilde kaçma fırsatını ancak yakalayabildim.
SORU: Grubu terk etmek isteyenler tehdit mi ediliyor?

-Grubu terk etmek isteyenler çeşitli bahaneler ile emirlerimiz tarafından ve grupta etkili olan kişiler tarafından acımasızca katlediliyordu. Gruba yeni katılanlara ise bu kardeşlerin başka illere gönderildiği söyleniyordu.

SORU: Seni gruptan ayrılmaya sevk eden nedenleri bizim ile paylaşabilir misin?

-Beni Cemaatten ayrılmaya sevk eden en önemli neden halkla ve diğer gruplar ile yaşadıkları sıkıntılardır. Özellikle Halid Es Surinin katledilmesi olayına Emirlerimizin büyük sevinç duyması onlardan nefret etmeme sebep oldu. O gün makarda adeta Esed öldürülmüş gibi bir bayram havası hâkimdi. Oysaki onun Suriye cihadına sağlamış olduğu katkılar her kesim tarafından bilinirdi.

SORU: Sivil halk ile de sorunlar yaşıyor muydunuz, ilişkileriniz nasıldı?

-Elbetteki sorunlar yaşıyorduk. Halk bizi hiç sevmiyordu. Sadece korkusundan selam veriyordu.

SORU: Neden sevmiyorlardı?

Halk bizden korkuyordu. Cemaat içindeki tekfirci gençler halka zulmediyordu. Halkın üzerine araba sürmeleri, Haciz noktalarında gerekli gereksiz bekletmeler ve aramalar, onları akide testine tabi tutma ve sorguya çekmeleri bizlerden nefret etmelerine sebep oldu. Sürekli olarak halk ile sorun yaşıyorduk. Halktan ve tüccarlardan vergi adı altında haraç isteniyordu. 

Vermeyenler devletin emrine karşı gelen Mürtedler olarak adlandırılarak öldürülüyordu. Cami imamlarını dahi öldürmekten çekinmiyorlardı.

SORU: Ne gerekçe ile cami imamlarını öldürdüler?

-Nedeni Devleyi eleştirmeleriydi. Devlenin eleştiriye tahammülü yoktu. Bir cami imamının halk içinde Devlenin bazı uygulamalarını eleştirdiğini duydular ve adamı ailesinin içinden darp ederek alıp öldürdüler. Mahkemeye dahi çıkarma ihtiyacı hissetmiyorlardı.

Kendi Emirlerimizden sigara içenler olduğu halde halka sigara içtiği için celde uygulanıyordu. Cemaat içerisindeki uygulamalar İslam devleti uygulamalarından çok, mafya çetelerinin uygulamalarına benziyordu.

Grup üyelerinden tekfirci kimseleri özellikle seçerek gruplar oluşturuyorlar bu grupları kendilerine muhalif olan Sünni köylerine yollayıp halkı Müşrik ve Mürted oldukları gerekçesi ile katlediyorlardı. Deyr Zor madendeki bu gruplardan biri bir köyü komple yok etti. Yine aynı bölgedeki bir köyün halkı bizim cemaatten dört kişiyi öldürdü. Bir sivili öldürdükleri için halk isyan etmiş ve onları köyden çıkarmış.

Emirimiz ''Bunları katletmek vacip oldu.'' dedi. Köye gece girdiler ve etrafına bomba yerleştirerek köyü komple havaya uçurdular. O köyde kimse sağ kalmadı.

Buna benzer bir vakada Atme tarafında yaşandı. Ceyşul Hur makarı (Askeri tesisi) dedikleri bir evi havan yağmuruna tuttuk, sonradan o evin Ceyş komutanlarından birinin yakınlarının evi olduğunu ve ölenlerin tamamının kadın ve çocuk olduğunu öğrendik. Allah bizleri affetsin gerçekten orayı askeri bir üs sanıyorduk.

SORU: Özgür Suriye Ordusu ile neden savaşmaya başladınız? Daha önce bu grup ile ortak

operasyonlar yapmıyor muydunuz?

Elbette yapıyorduk, bunu devle içinde kimse inkâr edemez, onların akidesi o gün ne idiyse bugünde aynıdır. Onların içinde açık bir şekilde Şeriat isteyen gruplarda vardır. Münafıkların başını çektiği gruplarda var. Bunların hepsini aynı kefeye koymak adaletsizlik olur. 

Bu olaylar Ebu İsa adında Rakka ilinde Ceyşul Hurun emiri olan kişinin öldürülmesi ile başladı. Ebu İsa çok güçlü bir emirdi. Devle Rakkanın kontrolünü ele geçirmek için çirkin bir siyaset izliyordu. 

Onun Nusret Cephesi ile olan iyi ilişkilerinden dolayı kendisine kinlenmişlerdi. Ebu İsa Nusret Cephesi ile ortak ameliyeler yapılıyordu ve çok başarılı bir komutandı. Ailesi ve kendisi temiz ahlaklı güler yüzlü insanlardı, hepsini acımasızca katlettiler. 

Onlar için kadın ve çocuk öldürmek bir köpeğin öldürülmesi kadar basit bir iştir, yeter ki Devleye muhalif olsun.

Taibe Sulhne tarafında da Ceyşul Hur ile çatışmaya girdiler. Afeti resul grubunu sürmek istediler. Bölgeden çıkarmak için adam topladılar. Bizim makardan da adam istediler. Ensarlardan biri ''Bunların içinde Müslüman olabilir.'' dedi. Emirimiz sen şu ağacın oraya git dedi. Gidince üzerine el bombası attı, param parça oldu ve çocuğu vahşice şehit ettiler.

Livaut Tevhid ve Ahrara da aynı çirkin siyaseti uyguladılar. Sudan nedenler ile onların kanlarını ve mallarını mübah kıldılar.

SORU: Livaut Tevhid ile neler yaşandı?

Onlar ile eskiden hiç bir sorunumuz yoktu, kardeş gibiydik birden siz Ahrarın ve Suudun polisiniz dediler. Emirlerinden biat istediler, yoksa çatışacaklarını söylediler. Mallarını gasp ettiler ve emirlerini Dana (Suriyede bir şehir) da yakalayıp infaz ettiler. Oysa bu insanlar kendilerine evlerini açmış, evlenmeleri için kızlarını dahi vermişlerdi.

Livaut Tevhidin emirinin kızı Devleden bir Mücahit ile evli idi. Kocası annesi ile konuştuğunu duyunca kafasından vurarak hamile kadını öldürüverdi. Allah'a şahidimdir ki o hamile kadını gecenin bir yarısında öldürdüler.

SORU: Kadının annesi ile konuşmasında ölümüne sebep olacak ne gibi bir suç unsuru olabilir?

Onu Devlet içerisindeki gizli bilgileri annesine vermek ile yani ajanlık ile suçladılar. Öyle dahi olsa hamile bir kadını öldürmeleri kesinlikle yanlış bir tutumdu. O an onların hepsini öldürmek ve kaçmak istedim fakat buna cesaret edemedim.

SORU: Ahraruş Şam ile neden savaşmaya başladınız?

-Devle ile Ahararuş Şam çatışmasının gerçek nedeni Devlenin her grubun kazanımlarında gözü olması, onların halk nazarında ki değerlerini ve muhabbetlerini kıskanmalarıdır. Devle sudan bahaneler ortaya sunarak onları yıldırma ve sindirme politikası izler.

Ahrar ile Rakkada çatışma sebeplerinden biride emniyet birimimizin Ahrarın hacizinde durmamaları ve hızlı bir şekilde direk geçmeleridir. Her grup diğer gurubun haciz noktasında durmalı ve kendini tanıtmalıdır. Devle cemaati içerisindeki kardeşler aşırı kibirli ve saygısız davranışlarda bulunuyordu. Kendilerini elit ve dokunulmaz sanıyorlardı. 

Bu ise diğer grupları aşırı rahatsız ediyordu. Emniyet birimlerimizden biri Rakkadaki Ahrar hacizinde durmamış ve çok hızlı geçmiş, Onlarda Şebbiha olabileceği düşüncesi ile ateş açmışlar ve araba isabet almış. Ölen veya yaralanan olmamıştı. Emirimiz çok sinirlendi ''Biz Müslüman isek bunlar kim?'' diyerek bizleri tahrik etmeye başladı. ''Bunlar bize, size silah çekti, ancak bir kâfir Müslümana silah çeker. Bunlar Suudun polisi'' diyerek Ahrardaki mücahitleri öldürmek için hazırlandılar.

Emirlerin nazarında Mücahitlerin hiç bir değeri yoktu. Amaçları için onları araç gibi kullanıp her türlü pis planlarını onar aracılığı ile hayata geçiriyorlardı.

Allah şahidimdir ki Rakkada Ahraruş Şam ile husumet yaşayınca, sivil bir çocuk henüz on bir yaşındaymış. Elinde ekmek olan bir çocuk olduğunu göre göre Müşrik olduğu gerekçesi ile Devledeki bir Kanasçı tarafından öldürdü.

SORU: Nusret Cephesi ile neler yaşandı?

O dönemde Nusret Cephesi ile kardeş gibiydik. Bir grup olduğumuz söyleniyordu. Nusret Cephesi ile sorunumuz ilk olarak Nusretin Rakka Emirini öldürmemiz ile başladı. Halep yolunda arabasının içinden onu aldılar. Onun Mürted ve Münafık olduğunu söylediler. 

Devlenin bilgilerini kâfirlere verdiğini iddia ettiler ve infaz ettiler.Esasen Emirlerimizin Nusret Cephesinin Suriyedeki başarılarını ve halk nazarındaki muhabbetini kıskandıkları gün gibi ortadaydı. 

Halk onları delicesine seviyor, destekliyor ve kahraman olarak nitelendiriyordu. Bizlerden ise o derece nefret ediyorlardı. İstediğiniz Suriyeliye bu gerçeği teyit ettirebilirsiniz.

SORU: Halepte neler yaşandı? Bu konuda bir bilginiz var mı?

Halepte Devle ve Nusret Cephesi arasında da çatışmalar başladı. Şeyh Eymen Ez Zevahirinin Irak Şam İslam Devletini feshettiği kararı ile kardeşlik yerini karşılıklı bir düşmanlığa bıraktı.

Cemaat içerisinde Cepheye veya Devleye meyilli olanları araştırıyorlardı. Cepheye sempatisi olanları gece makardan alıp infaz ediyorlardı. Soranlara ise bu kardeşlerin Halep veya Deyr Zor gibi başka illere gönderildiği söyleniyordu.

Sülük tarafında meşhur bir kuyu var. Devasa büyüklükte ve çok derin. Öldürdükleri muhaliflerini ve ihtilaf yaşadıkları mücahitleri infaz edip bu kuyuya atıyorlar.

Muasker kerşide eğitim alanının arka tarafındaki petrolün orada cezaevimiz vardı. Yüksek mertebedeki muhaliflerimiz Liva Hak, Ahrar, Cephe gibi önemli grupların ele geçirilen emirlerini burada topluyorlardı. 

Oranın şeri kadısı on beş güne bir bölgeye gelip esirlerin öldürülmesi emrini veriyordu. Bu merkezde on beş güne bir düzenli infaz vardı.

Şeri kadı şunu söylüyordu ''Bu kâfirdir. Bunu istediğin gibi öldürebilirsin! İstersen kes, istersen yak mübahdır. Eğer bu adamlar Müslüman olsalar bize biat ederlerdi. Biat etmeyen herkes kâfirdir.''

Vallahi bu emirler ilim konusunda hiç bir birikimi olmayan kimselerdi. Kim ne kadar insan öldürürse bu kimseler ister sivil halk olsun ister muhalifleri fark etmez onun emir olma olasılığı yükseliyordu. 

Özellikle Nusret Cephesinden Devleye katılan kimselere derhal komutanlık ve bölge emirlikleri verilerek Cepheden katılımlar teşvik ediliyordu.

Tapkada bir emir vardı. Kendisine ''gülen adam'' diyorlardı adı Abdulmuhim Türkiydi. ilk zamanlarda Abdulmuhim çok vasat bir kimseydi. Ceyşul Hurdaki kimseleri kesinlikle tekfir etmiyordu iyi ilişkileri vardı. 

Örgütün muhaliflerini katletmede cesaret gösteren kimseleri hızlı bir şekilde yükseltmesi onunda dikkatini çekti. Eskiden bizzat bana ''Özgür Suriye ordusunu içerisinde Müslüman çoktur.'' demesine rağmen bölgesinde sivil veya askeri bütün Ceyşul Hur yanlılarını katletti. 

Ve hızla yükselerek Tapkanın Genel Emiri oldu. Bu şahıs Kimya, algam ve fecurat işlerinden ve kimyasal gaz yapımından anlar. Emirlerimiz kendisinden birçok genci bu konuda eğitmesini istedi.

SORU: Cemaat ile yollarınızı ayıran kırılma noktası nedir?

Cephedeki Mücahitleri öldürmemiz emrini verdiler. O yüzden ayrıldım. Oysa bir kaç gün önce Cepheyle kardeş olduğumuzu söylüyorlardı. Deyr Zorda bir eve gittik. Nusretin eviydi, oturduk, yedik, içtik, sohbet ettik, sarıldık. 

Birden Emirimiz gencin birini yakalayıp başına silah dayadı üstünü aradı. Gerekçesi Devle aleyhinde konuşmasıymış. Devleyi eleştirmiş. Çocuğu öldürmek istedi. Diğer arkadaşlarımda diğerlerine silah çekip silahlarını topladılar. Ve öldürdüler. O gün tahminen 30 Mücahidi öldürdüler.

Emirlerimize bütün cesaretimi toplayıp onları neden vurduklarını sordum? ''Biz bunları Kuran sünnete çağırdık gelmediler'' dediler. Aynı olayı bir başka emire sordum ''Bizim burada haciz noktamız vardı onlar önce kardeşlerimize saldırılar.'' dedi. 

Çelişkilerinden yalan konuştuklarını anladım. Onların yalanı ve hilesi pek boldur. Onların şerrinden Allah'a sığınırım.

Bende bu yüzden bir fırsatını bularak kaçtım. Sonradan hakkımda ölüm kararı çıkartıldığını duydum. Cemaate giren herkesin resmini, ev ve iş adresinin olduğu öz geçmişini alıyorlar. Tıpkı mafya mantığı var. 

Örgüte giren sağ çıkamaz! Birçok kardeşim onlardan ayrılmak istiyor ama kurtulamıyor. Eymen Ez Zevahiri ye ve âlimlerimize bunların bu azgınlık ve asiliklerine rağmen bizlerin durumunu bildikleri için sabırlarından ve itidalli çağrılarından dolayı teşekkür ediyor ve onları takdir ediyorum. Allah onlardan razı olsun.

Röportajı yapan: Muhammed İsra / DANA- SURİYE      dunya gerceklerı

Yazdır Paylaş
ETİKETLER :
Diğer Haberler
EN ÇOK OKUNANLAR
Sitemizi Nerede Duydunuz?
Google
Facebook
Arkadaşım
Diğer
Trakya22 Haber Portali