Türkiye'de her gün bir şeyler oluyor ama son iki gündür Avrupa'dan gelen bir başka ses var. O sesin medya ayağı, İngiliz Times gazetesi, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yle müzakereleri askıya alabileceğini öne sürdü.
Sebep de şu; MİT'in yetkilerini artıran yasa tasarısı ve meclisten geçen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yasası üzerinden, " Başbakan Erdoğan'ın otokratik yönetime kaymaya başladığına dair kaygıları" gösteriliyor.
Haber olarak fazla önemsenmeyecek bu iddianın dikkate değer bir noktası var; Mart ayı başında, "AB Dışişleri Bakanları Konseyi, Avrupa Parlamentosu ile Avrupa Komisyonu'nu Türkiye İlerleme Raporu'nda Ankara'nın birliğe katılımının yerinde olup olmadığını gözden geçirmeye çağıran bir değişiklik önergesi"nin geleceğinden ve nihayet Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin askıya alınabileceğinden bahis ediliyor.
Madalyonun gerçek yüzü
Uzun süredir AB ülkelerinin Ankara'ya yönelik kritiklerinden biri, Türkiye'nin AB sürecini ciddiye almaması. Yani, Avrupa aslında Türkiye'nin hayli zamandır AB'ye üye olmak için çalışmadığını düşünüyor. Türkiye ise "tersine", AB ülkelerinin niyetinin Türkiye'yi almak olmadığı için onların bir şey yapmadığını ve işi yokuşa sürdüklerini söylüyor.
Aslında bu bir "uzlaşı" veya "donma" hali. İki taraf da diğerinin hamle yapmasını bekleyerek, sürecin bozulmasının getireceği günahları üstlenmek istemiyor! Ne Türkiye "ben yokum" diyerek iç-dış şimşekleri üzerine çekmek istiyor ne de AB, "artık istemiyoruz" diyerek iç-dış eleştirileri göğüslemek istiyor.
AKP'nin oyları % 60 olur
Peki Türkiye hayli sıcak günler yaşayarak seçimlere yürürken AB'den gelen bu söylencelerin amacı ne? Türkiye'nin AB süreci askıya alınırsa bundan en büyük huzursuzluğu şu an AKP iktidarının siyaseten mücadele ettiği kesimler yaşar ve bunun faturasını da seçim dönemi boyunca AKP iktidarına çıkarır.
Fakat bu faturanın bedeli büyük olmaz. Hatta tamamen tersine AB'nin Türkiye'yi bu şekilde Avrupa'dan uzaklaştırması AKP oylarının hem sıkılaşmasına hem de patlamasına neden olur. AKP'nin seçim süreci boyunca zikrettiği iç-dış saldırı ve birlikteliği realize olacağından seri sandık zaferleri yaşanır.
Gerçek hedef ekonomi
Öte yandan böylesi bir durum Türk ekonomisi üzerinde etki yaratır. Türkiye-AB ekonomik ilişkileri hâlâ Türk ekonomisinde büyük paya sahip olduğundan dalgalanmalar yaşanabilir. 17 Aralık'ta yaşananlar yüzünden Türk ekonomisine kaybettirilenler anımsandığında aynı kırılganlık büyüyebilir. Sandığa etkisi ise hayli tartışmalı olur. İktidar bu saldırıyı kamuoyuna iyi anlatabilirse yine seçimi kazanabilir. Ama ekonomik etkilerin seçmene ne denli ulaşabileceği ayrı bir faktör olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak AB'nin böyle bir adım atması ne kadar gerçekçi şu an için bilinmez ama belki altından Türkiye-AB ilişkilerinin çözümü için sık söylenen "başka bir formül" çıkabilir.