Gülen hareketi, dershane konusundaki ısrarını sürdürürken, tartışma başka alanlara doğru yayılıyor.. Ocak ayı kayıtlarının durdurulması ile ilgili kararın geri çekilmesi belki tansiyonu biraz düşürür ama, dershanecileri şimdi zor günler bekliyor. Okullar öğrencilere, sınava hazırlık konusunda dersten kaçma izni vermeyebilir.. Düşünebiliyor musunuz, yüzbinlerce çocuk, lise sonda dersi kırıyor. Milyarlarca lira bu tekrara gidiyor ve sonunda başarı yüzdesi %7. Dershanecilik bu anlamda pahalı bir macera aslında.. Dershaneye giden %60, diğer %40 yine çaresiz, hükümet halk eğitim merkezi ve okullarda üniversiteye destek programından vazgeçmeyecekse, o zaman bu dershanelere kim gidecek merak ediyorum..
Hareketin dershaneler konusundaki ısrarı, dershanelerle ilgili başka ayrıntıları da gündeme getirmeye başladı.. Dershane demek sadece üniversiteye hazırlama anlamına gelmiyor.. Buradan üniversiteler üzerinden belli kadrolara insan kaynağı hazırlanıyor.. Bu kişilerden uygun görülenler yurtlarda özel eğitime alınıyor..
Dershaneler gazete tirajları ile de ilgili, hareketin banka ilişkileri, kitap kırtasiye ilişkileri ile kapalı devre bir ekonomi oluşturuyor.. Hareket bu anlamda ciddi bir insan kaynağına ve bütçeye sahip, hayır kuruluşları ve vakıflar üzerinden zekat, fitre, kurban gibi konularda ciddi anlamda fonları yönetiyorlar. Bu konular son zamanlarda daha çok konuşulmaya başlandı..
Hareket aslında “ılımlı İslam” projesinin merkez üssünü andırıyor. ABD, AB ve İsrail’i karşısına alarak değil, yanına ya da arkasına alarak ilerlemek istiyor..
Aslında proje sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor.. Türkiye bir pilot bölge. Burada gerçekleştirilen atölye çalışması, giderek diğer İslam ülkelerine doğru eğitim ve media, iş ilişkileri ile genişleyerek, bir bakıma batının değerlerine ve çıkarlarına karşı, uluslararası düzene karşı tehdit oluşturmayacak bir şekilde genişletilmeye çalışılıyor..
“Cemaat”, “Camia”, “Hareket” her neyse, sadece dini, ekonomik bir örgütlenme değil. Kültürel ve siyasal bir yapılanma içinde.. Sanki davul AK Parti’nin sırtında olsun, ama tokmak onların elinde.. Sorun da işte tam bu noktada çıkıyor..
Bir ara öyle bir hava oluşturuldu ki, sanki Türkiye’de tek bir İslami hareket var, o da Gülen Hareketi.. Herkesle dirsek teması kurulmaya başlandı.. Bir kısım liberaller zaten projenin bir parçası gibi orada duruyor..
AK Parti’nin One Minute, Mavi Marmara olayından sonra İsrail’le arasına mesafe koyması, Ankara’nın Çin ve Rusya ile kendi başına ilişkiler kurması ABD, AB, İsrail üçgenini tedirgin etti.. Kılıçdaroğlu’nun bugünlerde Amerika’ya gitmesi tesadüfi değil. Ya da Sarıgül’ün ortaya çıkması, Ankara’daki hareketlilik, Kayseri lobisi ile ilgili senaryoları bir kenara not etmek gerek.. Özellikle Boydak’ın, Koç’u savunması ve 28 Şubat dönemine gönderme yapması not edilmesi gereken bir kırılma noktası..
Aslında birçok şey Haberal’ın serbest kalması ile başladı.. “Haberal” ve “Karaduman”gibi “abdestli encümen üyeleri” bu arada iyi bir iş “!?” başardılar ve sanırım bu konuda “derin bir mutabakat” sağlandı.. Darbe davalarının ya da Muhsin Yazıcıoğlu davasının bir türlü ilerlememesi, sanırım sürece bu derin müdahale ile ilgili.. Gülen’in içerdeki paşalarla ilgili üzüntü beyanlarını da aynı çerçevede değerlendirmek gerek. Ya da Gülen Hareketinin Gezi öncesi, sırası ve sonrasındaki tavrı bu temel politika değişimi ile açıklanması mümkün!
CHP, yerel seçimlerde başörtülü aday koyarsa şaşmamak gerek. Ecevit-Gülen yakınlaşmasına benzer, CHP içinde yeni bir diyalog kanadı ortaya çıkarsa bu da sürpriz olmamalı. Aydın Ayaydın ve çevresindekiler bu konuda bir girişim başlatabilirler.. Göreceksiniz, CHP, AK Parti’ye karşı herkesle işbirliği kurmaya çalışacak..
Gülen Hareketinin önündeki en büyük engel AK Parti değil bana kalırsa.. Rusya federasyonunda da başları dertte, Afrika’da da.. Son günlerde Amerikan basınında da ilginç yazılar çıktı, hareket hakkında.. Zaten belli bir kanat “ılımlı İslam” politikasına temelden karşı. Diğer bir kanat ise, hareketin çok büyüdüğü ve kontrolden çıkabileceği, kendi içinde bölünebileceği ya da bu yapının bir sorun yumağına dönüşeceği kaygısını taşıyor..
Sanki birileri Gülen üzerinden AK Parti’yi dizginlemek ve AK Parti ile de Gülen Hareketini dizginlemek istiyor..
Bu olaylar Gülen Hareketinde ciddi bir kırılma noktası ve ayrışmaya sebeb oldu! Halk arasında artık Gülen’in fikirleri de tartışılıyor, eleştiriliyor, derin ilişkiler, komplo senaryoları her şey konuşuluyor.. Bu işi bir MİT-Emniyet hesaplaşması gibi görenler de var, bir iç istihbarat savaşı görenler de.. Kimine göre, emniyet istihbaratın elindeki siyasi dosyalar klonlanmış ve bu dosyalar savaşından önce örtülü bir hesaplaşma yaşanıyor..
Bilmiyorum, her şey mümkün. Hareketin bu işten büyük oranda zarar göreceği çok açık.. Kariyer ya da çıkar hesapları ile harekete yakın duranlar bu süreçte hareketten kopabilirler.. Dershanelerin de bu saatten sonra artık eskiden olduğu gibi yollarına devam edeceklerini sanmıyorum..
Seçim sonuçlarında da hareketin toplumda ne kadar etkili olduğu da ortaya çıkacak..
Zaten bu olaylardan sonra adı “Cemaat”in adamına çıkmış işadamlarının ve bürokratların bundan sonra işi daha da zorlaşacak.. Bu hesaplaşma bu harekete pahalıya patlayacak! Türkiye’de yaşanan bu kriz, diğer tüm İslam ülkelerinde de yakın gelecekte etkisini radikal bir şekilde gösterecektir..
Başarısız bir projenin sürdürülmesi konusunda da, dış desteğin devam edeceğini hiç sanmam..
Selâm ve dua ile..