Hafta içinde Türkiye, “İnternet Tahsisli Adları ve Sayıları Kurumu’nun (ICANN)” aldığı küresel bir kararla, dünya sanal aleminin üç merkezinden biri yapıldı ve şehir olarak da İstanbul seçildi.
Bunun anlamı şu; İstanbul, Singapur ve Los Angeles'la beraber dünyanın 3'üncü İnternet Yönetim Merkezi olacak. Böylece Avrupa, Karadeniz Hazar Bölgesi, Ortadoğu ve Afrika'yı kapsayan bir dijital coğrafyaya hizmet verecek.
Kâğıt üzerinde bu şehre yapılan dağıtımın ilk makul gerekçesi zaman! Sekiz saatlik dilimler halinde mesai bu üç şehir arasında dönecek.
Peki hükümet bu duruma nasıl bakıyor?.. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım için durum şu; "Bu yatırım Türkiye'nin internet altyapısı, insan gücü ve internetin ABD'nin malı olmadığını gösterdi".
Bu yeni görevin İstanbul’a ve tabii Türkiye’ye birçok yeni yatırım potansiyeli, istihdam ve teknolojinin transferini sağlayacağı aşikâr. Yani bu sorumluluğu, bu hediyeyi reddetmek akıllıca olmaz.
Ancak bu büyük ve cafcaflı hediye paketini açmadan önce dünya internet dinamiklerini ve global dengelerdeki rolünü iyi bilmemiz gerekiyor. Çünkü paketten çıkan şey-öyle görünse de-oyuncak değil!
İnternetin güvenliği ve koordinasyonu üç merkeze eşit dağıtılacak. Yani, “bu yatırım, internet stratejileri ve siber güvenlik açısından da önem taşıyor.”
1. Türkiye’nin sorumluluğuna verilen coğrafyaya bakıldığında görülüyor ki, bu alan aynı zamanda Türkiye’nin özellikle son 8-10 yıldır yükseldiği politik bir alan!
2. Bugüne kadar internetin kontrolü noktasında son derece cimri davranan ABD’nin şimdi üç şehre birden-ki bu üç şehrin lokasyonu da ABD açısından-politik bir denge kuruyor-dağıtılması, aynı zamanda riskin ve tehdidin dağıtılması anlamına geliyor.
3. Peki nedir bunlar; her gün gazete sayfalarında gözümüze takılan ama fazla üzerinde durmayıp hızla geçtiğimiz “siber savaş” cephesi haline geliyorsunuz. Türkiye’nin bu konuda son zamanlarda attığı bir takım iyileştirici adımlar olsa da, arzulanan tahkimatın çok gerisinde olduğumuz, dahası yeni teknolojilere olan milli merakımız nedeniyle sürekli yeni hedefler yarattığımız da bir gerçek.
Türkiye ne yapacak? Fazla bir şansı yok. Hediyenin sunuluş biçimi ve alınış biçimine bakıldığında zaten kutumuzu açacağız. Gerekli tüm önlemleri ciddiyetle aldığımızda bu kutudan çıkacak olan gerçek bir hediyeye dönüşebilir.
Almaz isek Pandora’nın Kutusu’na dönüşebilir.