ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2 numaralı ismi Philip Gordon, Suriye'de Kürt bölgesi konusunda çok açık ve net konuştu: Özerk Kürt Bölgesi istemiyoruz...
ABD Dışişleri’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon, Suriye’nin geleceği için özerk bir Kürt bölgesi öngörmediklerini söyledi.
Toprak bütünlüğü tam bir Suriye görmek istediklerini belirten Gordon özetle şunları söyledi:
Muhaliflere de Ankara’ya da söyledik
- Biliyorsunuz bir süre önce Suriye’de Esad rejimi devam ettikçe istikrar olamayacağına kanaat getirdik. Dolayısıyla uluslararası toplumdaki ortaklarımızla birlikte hem rejim üzerindeki baskıyı arttırmak, hem de ülkedeki siyasi geçiş sürecine destek vermek için çalışıyoruz.
ESED KESİN GİDECEK
Bütün bu çabalar Esad gittiğinde, -ki gideceğine şüphemiz yok-, demokratik, kapsayıcı ve istikrarlı bir Suriye olabilsin diye. Bu ABD’nin başlıca önceliklerinden biridir ve Türkiye ile yakın koordinasyon içinde olduğumuz bir konudur. Ortak çıkarlarımız var.
ÖZERK BİR KÜRT BÖLGESİ VE SINIRI İSTEMİYORUZ
- Suriye muhalefeti kapsayıcı olmalı ve ülkedeki bütün grupların sesini duyurmalı dediğimizde bu elbette Kürtleri de kapsıyor. Bunda bir şüphe yok. ABD olarak muhalefet ile koordineli çalışıyoruz. Ancak Suriye’nin geleceğinde özerk bir Kürt bölgesi ya da sınırı görmüyoruz. Toprak bütünlüğü devam eden bir Suriye görmek istiyoruz. Hem Türk, hem de Suriyeli muhataplarımıza Suriye’de özerklik ya da ayrılıkçılık yönünde hiçbir hareketi desteklemediğimizi açık olarak söyledik. Bu konuda çok netiz.
REJİME DİPLOMATİK BASKI, MUHALEFETE DESTEK
- Eylemsiz kaldığımız yönünde bir değerlendirmeyi kabul etmem. Bugüne kadar iki şey konusunda çok aktif bir tutum izledik; rejime diplomatik baskı ve muhalefete destek. Her olay farklıdır. Bu nedenle de uluslararası toplum Libya’da askeri müdahalede bulundu o zaman Suriye’de de bulunmalı diyemezsiniz. Libya’da hem BM kararı, hem de NATO içinde askeri müdahalenin etkili ve gerekli olabileceği yönünde uzlaşma vardı. Biz bugün Suriye’de Esad’dan kurtulma yönündeki hedefimize ulaşmak için en iyi yöntemlerin ne olduğu üzerinde çalışmaya devam ediyoruz.
Uçağınız düştü yanınızdaydık
- Esad rejimi içinde görev yapmış ama bugün sırtını dönmüş yöneticilerin geçiş sürecine dahil edilmesi seçeneği masada. Ama önemli olan muhalefet ile bu unsurlar arasında karşılıklı uzlaşma olması. Yani muhalefet tarafından kabul edilebilir bulunmayan kimseler olmaması önemli. Eğer geçiş yönetiminin halk nezdindeki inandırıcılığına zarar verecek türden isimler olursa bunun başarılı olması çok zor.
- Bu olay konusunda ilk günden itibaren oldukça açık ve net davrandık. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın açıklaması ortada. Dayanışma ile NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanında durduk. Suriye’yi Türk uçağını düşürüp pilotlarını öldürmekle suçladık. Konu budur. Bizdeki tüm bilgiler Suriye’ninkinin bir şiddet eylemi olduğunu ortaya koyuyor. Hiçbir zaman yüzde yüz ne olduğunu bilemeyeceğiz. Ama Suriye hiçbir uyarı yapmadan Türk uçağını vurup düşürmüştür. Bu noktada hiçbir şüphemiz yok. Bu da Esad rejiminin öldürme konusundaki arzusunun önemli örneklerinden biri olmuştur. İşte bu nedenle de ilk açıklamadan itibaren net ifadeler kullandık. Bunun dışında hangi yetkili basına ne sızdırdı bilemem, üzerine yorum da yapamam.
İfade özgürlüğü ülkeyi güçlendirir
- Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bir çok kere, hatta Türkiye ziyareti sırasında da bu konuya değindi. Hem medyanın, hem de bireylerin ifade özgürlüğünün olduğu ülkeler daha güçlüdür. Biz ABD’de bu prensipleri her zaman yerine getirebiliyor muyuz tartışılır ama buna inanıyoruz. Diğer ülkeleri de ifade özgürlüğü olan ülkelerin daha güçlü demokrasiler ve ekonomiler olduğunu görmeleri yönünde teşvik ediyoruz.
Hürriyet