Edirne Diyanet işleri Başkanlığından trakya22.com a islam ve İlim konulu yapılan açıklama
İslam ilme önem vermiştir. Müspet ilimler tahsil edilmedikçe insanın mükemmel olması mümkün değildir. Hz. Peygamberin mescidi, o gün bir öğretim kurumu idi. Oradan; Ebu Bekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler, Halidler… mezun oldular. Peygamberimizin 23 yıllık dönemi, insan yetiştirmek için gösterdiği çabayla doludur. Mescid-i Nebi’nin köşesindeki suffe okuluna, çevre köy ve kabilelerden insanlar gelir, Allah Resulü onlara İslâm’ın her prensibini anlatır, onları bilgiyle donatıp, yetiştirirdi. O mektebe gelmeden önce, hırsız, katil, cahil ve vahşi durumda olan birçok kişi, o eğitimi aldıktan sonra, ilim, irfan, edep, ahlâk ve faziletiyle örnek insanlar seviyesine yükselmişlerdir. Tarihte bunun örnekleri çoktur.
İlim; İslam’ın kadın erkek her Müslüman’a farz kıldığı kainata ait bilgilerin sistematik şeklidir. İlim insana manevi zenginlik vermesi yanı sıra, yaşadığı topluma uyumlu bir hayat geçirmesini sağlar. Zira ilim sayesinde toplumlar gelişmişlik düzeylerini arttırabilir, hoşgörü ve adalet yolunda adımlar atılır. Bunların yanında topluma faydalı olduğu için amelimiz Salih niyetle ibadet sayılacak ve kişinin takvasını da arttıracaktır. Nitekim mücadele suresinde 11. ayette “Allah içinizden inanmış olanları ve kendilerine ilim verilmiş olanları derecelerle yükseltsin” denilmektedir.[1] Sevgili Peygamberimiz ilme o kadar değer vermiştir ki bedir savaşında ele geçen esirleri, on Müslüman’a okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakılacaklarını açıklamıştır. Ayrıca bir Hadis-i Şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz “Alimin abide üstünlüğü benim sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir”[2] buyurmuştur.
İlim adamları öğrencilerine, anne babalarından daha şefkatlidirler. Çünkü anne babalar çocuklarını dünyadaki tehlikelerden korurken, alimler hem dünya hem de ahiret ateşinden korurlar. Yaşlı bir adama Allah’ın varlığına delilin nedir? diye sormuşlar. Oda; Ben 70 yaşındayım, 70 senedir görüyorum ki, hep Allah’ın dediği oluyor. Ondan başka kimsenin dediği olmuyor. Bundan başka delil mi istiyorsunuz?” demiştir.
İlim konusunda Yüce Dinimiz başından beri gereken değeri vermiş, bu sayede Yüce Ecdadımız, devirlerinde önde gelen devletler konumuna ulaşmışlardır. Nitekim ilk göz ameliyatı, cerrahi aletlerin keşfi ve ilk defa kullanılması, astronomi alanında bazı kazanımları Müslüman alimler bularak bütün insanlığın hizmetine sunmuşlardır. Bunun yanı sıra İbn-i Sina’nın tıp, batının kimya babası olarak anılan Fahreddin Razi’nin kimya alanındaki kitabı tam üç yüzyıl ders kitabı olarak okutulmuştur. Mikrobu bulan Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin’dir. Ünlü matematikçi Ali kuşçunun matematikte önemli çalışmaları mevcuttur.Görülüyor ki bütün bu buluşları insanların faydalanması için imanları yaptırmıştır.Demek ki ilim kişiyi imana götürmektedir.
Kuran-ı Kerimde “Kulları içinde ancak alimler hakkıyla Allah’tan korkar”[3], denilerek ilim öğrenmenin bir başka gerekçesi açıklanmıştır. Yüce Dinimizin dünya yüzüne indiği günden bugüne kadar İslam Medeniyeti aynı zamanda bir İlim Medeniyeti olmuştur. Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle Müslüman ya ilim öğrenen ya ilim öğreten ya ilmi dinleyen yada bunları yapanlara maddi ve manevi destek veren olmalıdır. Bunların dışında olmak ise kişiyi zarara sürükleyecektir.[4]
İlim bilen kimse kendini ve insanlık alemini daha iyi tanıyarak Salih ameller işleme noktasında önemli bir kazanım elde etmiş olur. Dünya ve ahiret mutluluğu ilimden ve imandan geçmektedir.
Yunus Emre’nin dizeleriyle bitiriyorum:
İlim ilim ilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır