trakya22.com kşe yazarı Selim Bekar ın bu haftaki yazısı şöyle :
Geçmişte bir asıra yakın bu ülkeye başkentlik yapmış olan Edirne’de Başbakanın dediği gibi Edirne’nin refah düzeyi yükselmemiş oysa. aralarında konuşan dört arkadaşın son yapılan zamları eleştirirken ağlayacak durumda olduklarına tanık oldum.
Demokrasinin beşiği, Avrupalı dediğimiz Edirne’de bir garip insanların market atıklarını toplarken nasıl yarıştıklarına şahit oldum bir Edirne’li olarak utanarak. Büyük üstadın o meşhur sözlerini sözlerinin doğruluğu yenilendi kafamda bir defa daha. Demişti ki Nazım HİKMET;
“Ah benim insanlarım!
Yalanla besliyorlar bizi,
Hâlbuki açsınız. Et’le, ekmekle
Beslenmeye muhtaçsınız”
Gerçeklere muhtaç kaldı bu ülke baskılara boyun eğmekten, bırakın sokaktaki vatandaşı gazeteler, televizyonlar, yazarlar yazamıyor yazdırtmıyorlar, susturuluyorlar. Edirne’de hükümetten serzeniş eden aralarında konuşurken arada bana dönüp ;
“madem gazetecisin bunları da yazsana, yazamazsın senide sustururlar” diyorlar belki haklıydılar bu düşüncelerinde.
Biz bu kalemi elimize almadan önce fabrikalarda yıllarca sırtımda çeltik çuvalı taşıdım, 20 yılı aşkın kahvecilik yaptım, yetmedi sanayi dükkanlarında demir büktü ama boynumu bükmedim hiçbir zaman. Hacivat Karagöz oyunu oynuyorlar insanlarla, bir şekilde avutuyorlar, uyutuyorlar, yıldırıyorlar, sindiriyorlar insanları kendilerine bir şekilde mecbur ediyorlar.
Edirne’li olmayan birisini bizi temsil etmek için seçmeye mecbur bırakıyorlar ve Edirne’li sesini çıkaramıyor çaresizce. Seçtirdikleri kişi dediğim dedik çaldığım düdük diyerek kimseyi iplemiyor. Neymiş efendim Edirne’yi VİZYON kenti yapacakmış. Bizim Edirne’miz Osmanlı’dan bu yana zaten vizyon kenti değilmidir.
Etin, kıymanın fiyatını sokakta sorsanız kaç kişi bilir sizce. Kaymakamlığın dağıttığı kömürleri almak için sıra bekleyen ve utandığı için şekilden şekle giren insanları uzaktan izlediniz mi hiç içiniz sızlayarak. Ya da yine Kaymakamlığın dağıttığı gıda paketlerini evine götürürken kimse görmesin diye havanın kararmasını bekleyenleri gördünüz mü benim gibi. yazının devamı yazarımızın köşesinde okumak için tıklayınız