İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri, yeraltından bir füze fırlatmak yerine, hedefe mümkün olan en kısa mesafeden uzun menzilli balistik füzelerin fırlatılabileceği en son başarısını açıkladı.
İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri, bu sabah çok kısa mesafelerde çok sayıda füzeyi sürekli olarak ve volkanik bir şekilde fırlatmak için kullanılabilecek en son füze sistemini açıkladı.
Uzun menzilli balistik füzelerin fırlatılması amacıyla inşa edilen bu sistemle ilgili olarak yayınlanan videoda 1700 km menzile sahip ve güdümlü harp başlıklarıyla donatılmış Emad füzeleri gösteriliyor.
Son otuz yıldır, İran Devrim Muhafızları’nın füze gücü, İran İslam Cumhuriyeti'nin en önemli düşmanları olan ABD ve Siyonist rejime karşı caydırıcı gücünün en önemli bileşenlerinden biri olmuştur.
Devrim Muhafızları’nın füzeleri, on yıldan kısa bir süre içinde 300 km menzilden 1350 km menzile ve kısa bir süre sonra 2000 km menzile ulaştı. Bu kabiliyeti çeşitli harp başlıklarıyla ve ayrıca iki tip sıvı ve katı yakıtlı füzeyle genişletmek te 2001'lerin sonunda tamamlanandı.
Füzelerin 2000 km menzile ulaşmasıyla birlikte 2011’den bu yana ülkenin füze bilim adamlarının odak noktası, füzelerin maksimum isabet oranını arttırmaktı; bunun ilk sonucu 1700 km menzilli, isabet atışı yeteneği bulunan ve hedefin sonuna kadar yönlendirilebilir savaş başlıklarına sahip Emad füzesi oldu.
Bu yetenek daha sonra Kadir, Siccil ve Kıyam gibi diğer füzelerde ve hatta daha eski Şahab-2 füzelerinde uygulandı. Taktik katı yakıt füzeleri olan Fatih ailesinde, ardından Zülfikar ve Dezful'da ve yeni Hacı Kasım füzesinde de başından beri aynı isabet atışı hedeflendi.
Ancak füze gücü alanında, en önemli bileşenlerden biri, füzelerin fırlatılmadan önce gizlenmesi, bakım ve hazırlıklarında tüm standartlara uyulması ve bilinmeyen konumlardan sürpriz bir şekilde fırlatma kabiliyetiydi.
Bu bağlamda, füze siloları 2011’lerin başında ve 15 yıllık operasyonun ardından gösterildi. Birkaç yıl sonra, bu füze şehirleri geniş bir tünel dizisi, fırlatma siloları, füze depoları ve yakıt ve savaş başlıkları ve fırlatma öncesi montaj salonlarının yanı sıra mobil fırlatma tünelleriyle sergilendi.
Bu füze şehirleri ve yapım kalitesi ve özellikleri, İran ordusunun, özellikle Devrim Muhafızları Hava kuvvetlerinin savunma, mühendislik ve lojistik yeteneklerinin bilinmeyen derinliğine ilişkin yabancı gözlemcilerin ve analistlerin çok sayıda analiziyle karşı karşıya kaldı.
Füzelerin bakım, hazırlık ve fırlatılmasının tüm aşamaları, dağın birkaç yüz metre altındaki fırlatma silolarından gerçekleştiriliyor ve ülke genelinde savaş şartlarında gerekli olduğu takdirde faaliyete geçebilecek çeşitli füze şehirleri var.
Devrim Muhafızlarının ABD'nin Ayn’ul Esed üssüne yönelik füze operasyonunun ardından Hava Kuvvetleri Komutanı General Hacızade, Devrim Muhafızlarının füze operasyon kabiliyeti hakkında çok önemli bir noktaya değindi ve şu ifadelerde bulundu:
“Ayn’ul Esed’i vurduğumuz gün, 20 dakika sonra cevap vereceklerini düşündük, bu yüzden 400 nokta belirledik, yani eğer cevap verselerdi, bu 400 noktayı hedefleyecektik ve planımız şuydu: "Eğer cevap verirlerse ABD’deki 400 hedefi vuracağız."
Bu ifadelerden, Devrim Muhafızlarının, gerçekleştirdikleri operasyona ABD'nin yanıt vermesi halinde, bölgedeki çeşitli ABD üslerine kısa sürede yüzlerce füze fırlatabileceği ve çatışmanın yayılması durumunda birkaç gün ve hafta gibi kısa bir sürede binlerce füze fırlatarak misilleme yapmaya hazır olduğu açıktır.
Devrim Muhafızları füze uzmanları, en son teknik başarılarında, Emad uzun menzilli füzesi de dahil olmak üzere Devrim Muhafızlarının ağır dikey füzesini küçük bir mobil vagonda hazırlayan ve onları füze şehirlerinin tünelleri içindeki fırlatma silosu konumlarına taşıyan bir sistem tasarlamayı ve inşa etmeyi başardılar. Bu, fırlatma hızında önemli bir artış veya başka bir deyişle yer altı silolarından füzeleri fırlatma aralıklarında önemli bir azalma anlamına gelmektedir.
Ancak geçmişte, her bir silodan birkaç füzenin fırlatılabilmesi için, her füzenin ateşlenmesi için hazırlık aşamalarının arka arkaya gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Ancak Devrim Muhafızlarının bu yeni girişimi ve füzelerin bir vagon üzerine yerleştirilmesiyle birlikte, füzelerin hazırlanmasına yönelik adımlar birkaç parçada yapıldı ve fırlatmaya hazır birkaç füze bir kerede fırlatma silosuna nakledilebiliyor.
Başka bir deyişle, silo artık bir sonraki füze hazırlık sürecinin gerçekleşmesini beklemiyor ve mümkün olan en kısa sürede birinci füzeyi fırlattıktan sonra ikinci füze konuşlandırılıyor ve ateşleniyor ve bu şekilde devam ediyor. Dün yapılan açıklamalara göre, her mobil taşıyıcı 5 füze taşıma kapasitesine sahiptir.
Çalışma stiline göre, hareketli taşıyıcı (vagon), füzenin ilk boş konumu füze dikey sisteminin önünde olacak şekilde bir salona dönük durur. Bu dikey sistemin yanında, füzelerin üslerden veya destek sütunlarından dikey sisteme aktarıldığı boş bir alan bulunmaktadır. İlk füzeyi hareketli taşıyıcıya yükledikten sonra, taşıyıcı bir füze boyutunda ileri doğru hareket eder ve ikinci füzenin yüklemesi başlar.
Aslında, Devrim Muhafızlarının bu yeni girişimi bir füze bombardımanına neden oldu ve hedeflere karşı büyük ölçekli füze operasyonları gerçekleştirirken eylem hızını önemli ölçüde artırdı. Her füze farklı bir hedefe karşı hareket edebilir, ancak tüm füzeler bir üs ve bir silodan fırlatılmaktadır. Bu üssün diğer siloları da kendi roketatarlarını fırlatmaya hazırdır.
Bu işlemin tamamı, ilk füze saldırısı dalgasında veya düşmana verilen yanıtlarda, hedeflere yönelik füzelerin sayısının katlanarak artmasına, düşmanın saldırıları geri püskürtme olasılığının sıfıra inmesine, ilk fırlatmadan sonra eğer uydular tarafından konum tespit edilirse fırlatma silolarının hasar görmesi durumunda fırlatma riskinin en aza inmesine neden olur.
Füzenin üzerindeki isim İman füzelerinin ilk üç harfiyle birlikte diğer üç harf dizisini içermektedir ve füzelerin sayısal dizisini de kapsamaktadır ve bazı analizlerin aksine, bahsedilen harflerin bir ülkenin adıyla ilgisi yoktur.
Ayrıca, füze müdahalesinin ilk dalgasında fırlatma hacminin artması, hava üslerinde düşmanın askeri kabiliyetine, kara ve deniz kuvvetlerini ve gemilerini konuşlandırdığı bölgelere verilen hasar seviyesini artırmıştır ve pratik olarak düşman, kısa bir süre içinde çok fazla gücünü kaybeder. Bu, savaşın yıpratıcı yükünü azaltır ve düşmanı çatışmayı sürdürmekten kaçınmaya zorlamak için karşılıklı darbenin yoğunluğunu en üst düzeye çıkarır.
Diğer bir deyişle, karşılıklı saldırı gücünün artırılması, ülkenin, özellikle ABD gibi geniş tesisleri ve askeri güçleri olan bir düşman karşısında çatışma gelişmelerini yönetme stratejisini dayatmasına neden olmaktadır.