Bu haber 19 Şubat 2020, Çarşamba 17:20 tarihinde eklendi. 598 kez okundu.
HZ. ADEM' DEN ROBOT İNSANA ÇAĞIMIZDA İNSAN VE GELECEĞİ
Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin düzenlediği ilmi toplantılar silsilesi SELİMİYE KONUŞMALARI’nın35. programı Fakültenin Selimiye binasında gerçekleştirildi.
Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin öğretim üyelerinden Doç. Dr. Muhammet ALTAYTAŞ’ın moderatörlüğünü yaptığı programda Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü hocalarından Doç. Dr. Ahmet DAĞ “Hz. Adem'den Robot İnsana Çağımızda İnsan ve Geleceği” başlıklı bir konuşma yaptı
Konuşmanın takdiminde Doç. Dr. Muhammet ALTAYTAŞ konu ve konuşmacı hakkında bilgiler verirken. Modern dönemde insan ve kâinatın başlangıcı ve geleceğine dair yine insan merkezli “bilimsel” öyküyü, Harari’nin Homo Sapiens ve Homo Deus isimli kitaplarından yola çıkarak. Harari’nin, 70 bin yıl önce diğer insan türlerini geride bırakarak öne çıkan Sapiens, “bilişsel devrim, tarım devrimi ve bilimsel devrim”den sonra bugün de “Transhümanist devrimin” eşiğinde olduğu iddiasını , insanın sırf kendi bilgi imkânlarıyla kendisini varlığa dair öykü yazmaya yetkili görmesinin modern döneme mahsus bir durum olduğunu ifade ederek, tarnshümanizme dair iddiaların ima ettiği manaları değerlendirdi. Neo Hümanizm ve Neo Darvinizm olarak da değerlendirilen bu sürecin, doğal seleksiyonu esas olan Evrim teorisinden farklı olduğunu, zira bu süreçte bizzat insanın özne olarak, kendi eliyle, tanrısal bir rolle kendisini aşarak daha üst aşamaya dönüştürme ideali taşıdığını söyledi. Vahiy kültürü açısından bakıldığında insanın evriminin Hz. insandan hayvan insana ve şimdi de robot insana doğru evrilmek üzere bir düşüş kaydettiğini söylemenin mümkün olduğunu ifade etti. Son olarak ALTAYTAŞ diğer bütün “izm”ler gibi transhümanizmin de bir yönüyle ideoloji olduğunu ve bütün ideolojiler gibi gerçekliğinden ziyade kendisine inanan ve umut bağlayan insanlardan güç devşirdiğini vurgulayarak sözü misafir konuşmacı Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü hocalarından Doç. Dr. Ahmet DAĞ a bıraktı
DAĞ transhümanizm konusu ile neden ve nasıl ilgilenmeye başladığını anlatarak söze başladı. Batı’da bu konu ile ilgili binlerce makale ve kitap yazıldığını ancak ülkemizde konunun çok fazla bilinmediğini söyledi. Transhümanizm kavramının J. Huxley tarafından ilk defa kullanıldığına değinen DAĞ, daha sonra bu konu hakkında çalışanların gelecek hakkındaki tahminlerinden bahsetti.
Felsefeci olarak bu süreci mitolojik, gnostik ve dini bir süreç olarak yorumlayan DAĞ “her ne kadar transhümanizmin savunucularının çoğu ateist ve agnostik kişiler olsa da sürecin dini, gnostik ve mistik olduğu söylenebilir” dedi. Dinî olarak İsa anlayışından, mitolojik olarak Promote’nin Tanrılardan ateşi çalması ve gücü elde etmesinden, gnostik olarak da içinde olağanüstülüğü taşıyan bir süreç olmasından bahsedilebileceğini ifade etti. Doç. Dr. Ahmet DAĞ “Tanrı’nın İsa bedeninde yeryüzüne inmesi Tanshümanizm ile şu anlamda bağlantılıdır: Harari’nin Homo Deus’da ifade ettiği gibi artık insanın tanrılaşma sürecinin vakti gelmiştir. Var olan biyolojisi ve zihinsel yapısı sınırlıdır bu sınırı aşması gerekir. Homo sapiensten robo sapiense, robo sapiensten de homo deus sürecine artık geçilebilir.” Transhümanistik dönüşümü günümüzde şirketlerin ve devletlerin büyük yatırımlar yaptığını, Yapay Zeka, Zihin Yükleme, Mega Ölçekli Mühendislikler, Moleküler Üretim, Sanal Gerçeklik, Genetik Çalışmalar, Uzay Kolonizasyonu, Cyronics (Beden Dondurma) 9. Sibernetik, Otonom ve Robotik gibi bir çok alanda birbirini bütünleyen çalışmalar yapıldığını ,Bu konunun bir kurgu gibi düşünüldüğünü ama bu konudaki pratik ürünlerin-çalışmaların bir olgu olarak üzerimize geldiğini ifade eden Ahmet DAĞ, kutsal kitaplarda geçen ölümlü insan anlayışını transhümanizm bağlamında nasıl değerlendireceğimizin bir problem olarak ortada durduğunu ve bu alanda yapılan çalışmaların yok denecek kadar az olduğunu söyledi.
Sonucunda “insan”ın kaybedileceği bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu “bu süreç bir söylem değil üzerimize gelen bir olgu. Sürecin farkında olmalıyız çünkü insanlığın biz Müslümanlara ihtiyacı var. Çünkü Batı, kodları ve yapısı içerisinde bu anlamı kaybetmiş durumda.” dedi. Batı uygarlığının mayasının bozulduğunu ve diğer toplumların onu örnek alamayacağını Nietzsche ve Baudrillard’dan yola çıkarak ifadelendiren Ahmet DAĞ, bu iddiaları bir Batı karşıtlığı olarak değil Batı’nın kodlarını anlamanın, çözmenin bir sonucu olarak dile getirdiğini söyledi. Soru-cevap faslı ve müzakerelerden sonra çay ikramı ile program nihayete erdi.
|